Bağırıyor.

"Bir sebebi olmalı! Bir neden! Neden?"

—Kim? Kim bağırıyor?

İnsan.

—Ne söylüyorsun? Hangi insan?

Ölü doğmayan her biri.

—Sen üşütmüşsün, hiçbir şey duymuyorum.

Dinlemiyorsun ki.

—Bak gerçekten korkmaya başladım, ne içtin?

İki bardak su, birkaç duble rakı, bir bardak da çay. Muhtemelen kaçak.

Başka ne kaçak biliyor musun?

İçimizdeki dargın çocuklar.

Hayali, hevesi bankaların olduğu caddeye fırlatıp

defolup giden çocuklar.

Yaşlandığımızda geri döneceklerini duymuştum.

Fakat o zamana kocaman birer piç olurlar.

Esince aramaya çıktım ben de.

Seslere doğru yürüdüm.

Yapay çiçek serası gibi mekanların yanından geçtim.

Gürültü ardımda kaldıkça kameralar ve kötü öpüşenler seyrekleşti.

Battaniyelere sarılı üşüyenler, bir ceset gibi serpilmişti sokak sokak.

Sonrasında çıt yok, kahkahasız, uyuyanlar filan.

Yanan üç beş lamba, camdan süzülen balık kokusu arasında adımlarken,

yarım saat sürecek bir rota çizdim denize çıkan.

Kendi kendime güldüm. "Ne arıyorsam?" dedim. "Defolmuşlar işte."

Defolanlar defolu ve zaten kanıksayan dilerse hayalet olur.

Bulunmaya niyeti yoksa bulamazsın.

Hatta yeterince takip edersen bir bakmışsın sen de kaçaksın.

Çocuk kalmak bir kenara, burada bir çocuk nasıl yaşardı?

Kalabalıkların içinde anımsatanlar muhakkak vardı.

Ah bu benzetmek.

Bu benzetmek, bizi benzetti.

İnsanları, sokakları, anları, hisleri. Bırakamadık ki kendine has olsun.

Eskisi gibiymiş. Peh! Bilmem ne caddesi, bilmem nereye benziyormuş.

Vakit denk gelirse ne benzemez ki birbirine?

İnsan, bir türlü dolduramadığı boşluklarla dolu.

Sık sık deniyor üstelik. Olmayınca tekrar bağırıyor.

Söz göğe değsin, duyulsun diye.

Belki bir tanıdık duyar. En azından biri duyar diye.

Çünkü insan ister. Akıntıya karşı yüzerken de akıntıya teslim olurken de ister. İstediklerini yapamamak değil, istemediklerini yapmaktır çocuğu yıpratan. Ve aynı sebep derin, kronolojik boşluklar yaratan. Maruz kalmaktan var oldu, bütün vücudu karıncalandıran agresyon.

Doldurulmuş dört duvarlarda mahsur kalmaktan hatta. Son tahlilde, bağırandan çok, bağırmayan tedirgin etmeli. Çünkü o, artık umursamıyor.