uzanmışım, uzamış yokluğunun birinde

aylardan temmuz, ayağımda yorgan

ve yıllardır kapağını açmadığım kitap

baş ucumda bir gardiyan,

varlığıma mı, yokluğuma mı teftişe gelir bilmem her gece


lambalar kapandı, gönlümüzü görünmez kılan ışık söndü

kısacası dünya dönüyor diyorum

bak yavrum güneş mezara gömüldü

pencerem göğe kadar açık, 

ya hu korkma perdeler gizler

seni beni

izlerimizi

sahi sen hiç duymuyordun beni, unutmuşum

buradan değilsin,

burada değilsin, orada mısın?

biz ölümlüler görüyorsun ya bir kez olsun sabah edemedik geceyi

farkında mısın?


sağıma dönüyorum

diyorum ya büzüşmüyorum ilk kez şu koca yatakta

küçüklüğümden kalma bir alışkanlıktır uzanamam hiç iki seksen

nedenini bilmem bugün bir başkaymış,

dolan boşluk ve ben şaşkınız hala


-nefes alıyorum-


gelecek (mi) planları kurcalıyor zihnimi

aman boş ver takıp takıştırdım ömrümce her şeyi,

uyu artık diyorum her şey tamam

ama biliyorum bir şey eksik, hep eksik

uyutmuyor beni içime işlemiş, 

bakışıp duruyoruz öyle

bilen biliyor mu bilmem, ben biliyorum 

işte böyle bir tamam avutması her gece sıvazlar omzumu da

o bir kere sarıp sarmalamamıştır ömrünce beni


düşünüyorum, sahi ne zaman düşünmüyorum,

hal bunu gösteriyor ki ana fikrim sensin

dudağımın kenarında, parmağımın ucundasın

benim pabucumsa hep o soğuk damda, ben yalınayak

sıcak mı? bilmem, ben hissetmiyorum bu havaları

dediğim gibi gök sızacak ama izin vermiyor perdeler

bir temmuz akşamı seni görmek için kaçacak delik arıyorum.

senden diye tuttuğum soluğum en fazla bir dakika götürür beni,

ne yapıyorsun diye sorma, kanadımdan kanıyorum

havada da karada da bulamadım seni

çık karşıma artık

boğuluyorum.