Sokakları artık bana dar gelen bir şehirden, üzerime yığılmış artık bana hizmet etmeyen bir duygudan, bunca gürültünün ortasında bir başına bıraktığım sessizliğimden, sahte bir gülüşten, timsahları utandıracak kadar büyük ve yalan bir gözyaşından, pembe ya da beyaz hiç fark etmeden yalanın her renginden kaçtım bugün. Bilmiyorum ki her kaçış korkaklığa mı hizmet eder? Usulca çekilemez miyiz mesela kendi dünyamıza ya da sessizce istifamızı versek bu başı ve sonu belli olmayan yolculuğa. Dokunmasa hayatlarınız bana ve dokunmasam hayatlarınıza.
Öylece çekip gitseniz bir anda ve öylece çekip gitsem dönmemek üzere bir daha.
Hep gündüz olsanız mesela ve hep gece olsam sırf bir daha karşılaşmamak uğruna.
Kaçıyorum işte. Mağlup bir teslim oluş yerine cesaretli bir korkaklığa sığınmayı tercih ediyorum. Aydınlık ama boş bir kalabalık yerine karanlık bir yalnızlığa koşmak istiyorum. Sanırım anlaşamıyorum bu düzenle. Bu şehirle, bu sessizlikle, bir yalanla ve bir gülüşle, hepsinin farklı farklı bedenlerde saklanmış haliyle anlaşamıyorum. Çevremi kuşatan tüm bu tabirlerin vücut bulmuş hâlleriyle anlaşamıyorum. Daha fazla ne yapmam gerekiyor bilmiyorum fakat sizin ne yapmanız gerektiğini çok iyi biliyorum. Etrafımda kurduğunuz yalancı kalabalıklarınıza ve yanımdaki sahte varoluşlarınıza inat bana bir yalnızlık borcunuz var. Bu borcu öder misiniz hiç sanmıyorum fakat çokça ümit ediyorum.