Dostoyevski’nin “Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.” cümlesinin bir türevi olarak ele alacağımız ‘yeni normal’ kavramı daha önce bilinmeyen bir durumun standart, alışılmış ya da beklenen bir durum haline gelmesini ifade etmektedir. Uzun süredir mücadele edilen pandemi başta olmak üzere tüm dünyanın yaşadığı günümüz zorlukları köklü bir değişimi beraberinde getireceğe benziyor.


Bu durum şimdiden alışkanlıklarımızı değiştirmemizi, daha önce tecrübe etmediğimiz olguları hayatımızın içinde konumlandırmamızı ve aslında normalleştirmemizi kaçınılmaz kıldı.


Yeni normal kavramı esasen yakın zamanda dile getirilmiş bir konu değil. Son 20 yılı ele alırsak daha önce bilinmeyen durumların günümüzün normalleri haline geldiğini görebiliriz. Teknoloji sektörünün yıkılmaz kalelerden biri haline gelmesi, o zamanlarda isim koyamayacağımız teknolojik ürünlerin günümüzün en temel ihtiyaçlarına dönüşmesi başta olmak üzere; küçülen/büyüyen sektörler, farklı iş kollarının oluşması, hayatı kolaylaştırma amaçlı geliştirilen ürünlerin hayatımızın olmazsa olmazı haline gelmeleri gibi durumlar normalleşmenin bir boyutu olarak sayılabilir.


Bir de toplumsal açıdan bakarsak duyarlılıkların değişmesi, öfkenin yer değiştirmesi, insan ilişkilerinin ve iletişiminin zayıflaması, insanların ruhsal problemlerinin daha görünür kılınması gibi hususlar da yeni normalin bir parçası olmuş durumda.

Bir grubun sevgi objesi farklı bir grubun kin objesi haline gelmiş ve kutuplaşmalar oldukça keskin bir hale evrilmiş durumda.


Hayatın önlenemez bir getirisi olarak her zaman farklı gelişmeleri kastedecek ‘yeni normal’ kavramı, günümüzü ele alacak olursak teknoloji ile hayatımızdaki bir şeylerin yerini alacak yeni gelişmeler olarak tanımlayabileceğimiz ‘yıkıcı inovasyon’ girişimlerini, Covid-19 salgınının insanların yaşantılarına kazandırdığı yeni alışkanlıkları, Türk Lirası’nın kaybettiği değeri özümsememizi ve bunlara benzer olguları beraberinde getirecek ve yaşantımızın ortasında konumlandıracak gibi görünüyor.


Farklı algılanan bir kavram olduğunu düşündüğüm ‘yeni normal’i doğru biçimde ifade etmeye yeltendiğim bu yazı sonucunda özetle, değişimlerin bir anda gerçekleşmesinden ziyade zamana yayılan bir olgu olarak hayatlarımıza zuhur etmesini ifade etmek üzere ‘yeni normal’ kavramını kullanabiliriz.


Tedirgin olunacak bir durum olmadığından her şeyi zamana bırakıp getirdiklerini

gözlemlemeyi tercih edebiliriz.


Hiçbirimiz bambaşka bir insana dönüşmeyeceğiz. Maalesef yarın, öbür gün veya ondan sonraki gün, yeni hayatımızın ilk günü değil…


Yazar: Sena Türkmen


Fotoğraf: kronos34.news