hayatlar dağılır, aynalar parçalanır, hatalar bir top olur da önüne yuvarlanır. geçmiş ve gelecek bir olur, şimdinin boğazını sıkar. gözler kamaşır, hayatlar biter, yarınlar kararır. yıldızlar en karanlık gecede dahi parlar da sen, sen olmazsın artık. yumuşak olan her şey -bir sarılma, kedinin okşanan başı, şakağa bir öpücük; sevginin en basit hali- evrilir de yas olur. hatalar uzun, kırmızı ip olur da parmaklara dolanır. kadim olan her şey taş olur da yaracak baş bulur.


kadim olan her şey sarılır boyuna, iman tahtasının üstüne oturur ve fısıldar kulaklara. der ki, şayet konuştuğu kulak bir beyne bağlı ise kapa gözlerini. göz kapakları itaatkardır ve kapanır. kirpikler titreşir. hava ağırdır ve terletir. kıyafetler -günah provokatörü kumaşlar- dayanamaz da ilmik ilmik kopar. bir ilmik gider, beraberinde bir günle birlikte. gün gider, kişi gider, sonunda kişi kendinden de gider.


kadim olan her şey bilir ki kişi geri gelecek.


kişi, çıkar kabuktan, bakar kabuğa. iki bacağı var, iki de kolu; iki kulak, burunda iki delik. bakar, şaşırır, sekiz yüz senedir bu bedendedir de nasıl fark etmez, bir tane ağız vardır. kabuğun üstündeki kadim olan her şeye döner kişi; kara bir buluttur, baktıkça şekil alır ama çok da bakmamak lazımdır; ona bakarken kaç kişi kendini kaybetmiştir de onun dumanına karışmıştır.


“neden,” der. soru sormaz, sorgulayamaz kadim olan her şeyi. çünkü kime, ne hacettir böylesine bir günah? belki de günahların en büyüğü.


ses yumuşaktır. kulakta dağılır, beyne varana kadar paramparça olur da gönle düşer. gönül emer sesi, teli titrer. gönül akıllıdır, çabuk anlar, düşünür taşınır, bin kelimenin binini de tadar da cevap vermez. on bin kelimeyi tadar da hiçbirini sevmez. yüz bin kelime kulaklarda yankılanır da gönlün kılı bile kıpırdamaz. duyan her kelime; arkadaşını, düşmanını çağırır. der ki, gönül kelime arıyor. sevgi, eşi getirir; eş, dostu getirir. beğeni aşkı getirir, aşk nefreti çağırır. ortalık cümbüş olur. hayvanın dostu merhamettir, insanın dostu ihanettir.


kelimeler kendini öne atar da gönül hiçbirine bakmaz. sevgili atlar, güneş atlar; yastık atlar da akrep geri mi kalır? hepsi atlar. çevreler gönlü, kendini gösterir. gönül beğenmez. güneş devrilir tekrar ve tekrar. kelimeler vazgeçer. yavaş yavaş giderler. ilk terk, gerçektir. giderler, terk ederler, gönlü suçlarlar. gelen her güneş devrilir de vakit geçer. aylar, haftalar, on bin yıllar ve günler geçer. bir kelime kalır. güneş parlar üzerinde. o, yalandır.


gönül cıvıldar bir kuş gibi, ağız yalan konuşur.


kadim olan her şey, kara başını sallar. elindeki iğneyi saplar dudağa, bir çıkarır, bir saplar. iğne bir güneş görür bir de karanlıkta kavrulur. dudağı diker, kadim olan her şey. ağız yalan konuşmasın diye.


kadim olan her şey, eserine bakar, geldiği gibi bir anda cümlenin ortasında yok olur. kişi geri girer bedene, gözleri açılır.


bir başka kişi gelir, kişinin yanına, sorar, "nasılsın?"


kişi, iyiyim, der.


çünkü ağız yalan söylemez, kişi söyler.



(2019)