Yakın zamanda kıymetli hocam Ömer Faruk Dönmez’in Son Konuşma’sını okurken karşılaştığım şu çıkarım dikkate şayandı; kadın, birçok konuda erkekten üstün bir yaratılışta iken erkek, yalnızca analitik düşünme becerisine sahipti. Bu özellik de erkeğe diğer duygu ve düşüncelerden soyutlanarak yalnızca tek bir olay bazında düşünüp karar verebilme yeteneği kazandırıyordu. Bu, kimi zaman bir yetenek sayılabilse de insan ilişkilerinde bir çıkmazı ifade eder aslında. Nitekim hiçbir olay diğerinden bağımsız gerçekleşmez; aksine hepsi de yüzlerce kelebek etkisinin ortak sonuçlarıdır. Erkek, sadece o an yaşanan hakkında bir çıkarımda bulunup surette haklı görünse de kadın, bu olaya sebep olmuş geçmiş olaylar silsilesini ve bunların duygusal getirilerini de hesap ederek bir yargılama yapar ve bu döngünün doğal sonucu olarak anlaşılamamaktan dem vurur. Evet, erkek gerçekten de bu kadar derin düşünme yetisine sahip olmadığından çoğu kez haklı iken haksız durumda sayar kendini. İşin aslı, her ikisi de mantıksal olarak haklıdır ancak birbirlerini anlayamamakta ve anlayamadıkları ölçüde birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Erkek, düşünme biçiminin tabii sonucu olarak tek bir bağlamda çıkarım yaparken kadın, bağlamlar arasında bağlantılar kurarak çoklu bir düşünme sistemiyle hareket eder. Bu açıdan bakılırsa insan, erkek adına üzülebilir bile, nitekim karşısında anlam veremediği derecede zihnî faaliyetlerde bulunan bir canlı ile baş etmektedir. Oysa insanın bilmemesi değil, öğrenmemesi ayıptır ki erkeğin, kendi düşünme sürecinde anlam veremediği bu çıkarımları kadının ağzından duyduğunda bir kez empati yapması yeterli olacaktır. Aynı şekilde kadın da erkeği bir kez dinlemelidir ki onun yargılarının üzerine kendi argümanlarını sunabilme hakkına sahip olsun. Aksi takdirde bu tartışma kıyamete kadar sürüp gider.