kendini kimsesiz hisseden bir çocuğun dudakları döküldüğünde,

babamı öpmüştüm.

öptüğüm yeri biliyorum,

dimdirek gidersem, yolumu sapmadan döndüğümde tekrar bulabilirim.

düz bir adamdım ben,

düzgün biri miydim bilmiyorum.


aynı uykuyu ortasından bölüp uyumuştuk,

o demli çay içerdi, benim iki gözüm açık.

ağzım kül tablası fırlatırdı pencereden,

kısa olanı içerdim, o uzun.

sönmüş izmaritlerden yaşam delilleri var,

nefesini görmek için başlar insan sigaraya.


ceviz ağacından tabut,

ömrü uzundur ceviz ağacının,

insanların adı yoktur hiçbir cenazede,

gözlerde mahsur bırakılmış bir hayat taşınır daha çok,

omuzlardadır o an yürek,

kuru kuru ağlanır biraz

kurunun yanında, yaş.

ateş düştüğü yeri.


toplasan uzun bir memleket eder hepsi,

uzak yolların insanları,

sonrası yoldur.

bütün yollar boşaldı, kadrolu büyük bir yalnızlık için.

sonrası anksiyete bir duruş.


akıntı gibidir yaşam, alaycı.

aynayı sildiğinde, geçmiyor ölümün gerçekliği, göz ile görülen.