Gitmem gerekiyor, dedi kız. Arkadaşları onu biraz daha kalması için ikna etmeye çalışsa da çabaları boşunaydı. Ayrılmak üzere evin kapısına doğru ilerlerken içerideki odadan arkadaşlarından birisi sırtı dönük kıza bağırdı: "Bunu bir kenara yazmadım sanma. En kısa zamanda telafi ediyorsun!" Kız sanki arkadaşı görecekmiş gibi kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı ve buruk bir gülümsemeyle kapıyı sertçe çekti. Burada kaç yaşındaydı, beş mi? Asansörün boşalmasını beklerken hafifçe gülümsedi içindeki çocuklara. Katını tuşladı ve asansörün aynasından kendine baktı. Acaba pembe montu şimdi neredeydi, keşke onu saklasaydı. Kilidini açtı ve evine altı çamurlu botlarıyla girdi. Koridor boyunca yürüdü. Ah, o ikonik pembe gözlüğü... Her attığı adımda botuna sıkışmış taş ses çıkartıyordu, tak tak. Bir kısmı kolilenmiş yarı boş ve halılı odasına şöyle bir göz attı. Salıncakta otururken annesinin, dakikalar öncesinde iki dizinin kenarlarını kesen tellerin yardığı yerlere batikon sürmesiyle canı yandı. Penceresine doğru ilerledi ve perdeleri çekti, ne de olsa güneş birazdan kendisini gösterecekti. Şifonyerinin en üst çekmecesini, iç çamaşırlarının olduğu çekmeceyi, açtı ve atletlerinin altına attı elini. Bozuklukla çalışan arabanın içindeki Spiderman’ın yanına öylece oturmuş gülümsüyordu, görmese hatırlamayacağı kırmızı montu ve Spiderman... Botunu çıkarıp kenara fırlattı ve suyu açtı. Suyun ısınmasını beklerken eliyle suyu kesmeye çalıştı. Saniyeler sonra su istediği kaynar sıcaklığa ulaşmıştı ve kafasını öne eğip saçını ıslatmaya başladı. Elinde tuttuğu içi dolu şırıngaya baktı çekmecesi açık hâlde. Beyaz elbisesini pembe kremalı pastasına değdirip kirlettiğinde annesinin yüzündeki ifadeyi anımsamaya çalıştı. Şampuanladığı saçlarını iyice duruladıktan emin olduğunda ani bir hareketle eğdiği başını saçlarını tutarak düz bir konuma getirdi ve bileğindeki lastik tokasıyla iki kez bağladı. 2008 yılında Pamukkale’deki travertenler gerçekten beyazmış. Islattığı lifine duş jelini döktü ve lifi birbirine sürtmeye başladı. Sırtını, omzunu, bacaklarını, koltuk altlarını, kollarını, ellerini ve gövdesini köpüğe buladıktan sonra önce lifini durulayıp kenara koydu. Şimdi sıra ondaydı ve ona eşlik edecek soğuk suda... Halısının üzerine mor ekoseli şalını serdi ve elinde tuttuğu şırıngasıyla yere oturdu. Pembe, kalın çizgili külotlu çorabının üzerine giydiği bir başka pembe Tom ve Jerry baskılı çorabı, yeşil fırfırlı ve çizgili tulumunun altına giydiği pembe uzun kollusuyla oldukça uyumlu gözüküyordu. Kapüşonu bugüne kadar denediği bütün renkleri kıza hatırlatmak istercesine bakarken kız bornozunu giydi ve duş kabinini araladı. Bağladığı saçı gerçek bir dağınık topuz gibi duruyordu ama o bunu yıllar önce gergedan topuzu olarak adlandırmıştı. Islak saçları lastik tokasını çıkartmasını kolaylaştırmıyordu fakat çıkarttı. Bileğindeki tokasını turnike olarak kullanacaktı fakat bu kez tek bir farkla: Elindeki karikatür sayısının sayfalarını karıştırırken o zamanlar okumayı bilip bilmediğini hatırlamaya çalıştı. Tarağını aldı, saçını ortadan ayırdı ve uçlarından başlayarak saçını taramaya çalıştı. Bir yandan kafasını tutuyor, bir yandan çoktan kurumaya başlayan saçlarının düz olsalar ne kadar kolay taranacaklarını hatırlatıyordu kendine. Kollarını belinin iki yanına yerleştirerek kaç kez poz vermişti acaba? Kapalı perdesine, oturduğu yere ve kolilerine baktıktan sonra cebindeki telefonu çıkartıp ekranın yansımasından kendine baktı. Yarısı turuncu, yarısı yeşil yeleğini, en az düğmeleri futbol topunu andıran lacivert hırkası kadar seviyordu. Eline yapışmış saçlarıyla tarağındaki saçlarını topladı ve su yardımıyla onlardan kurtuldu. Avucuna bir nohut parçası kadar Hindistan cevizli saç kreminden döktü, avuçlarını birbirine sürttü ve kremi saçlarına yaymaya başladı. Onun doğum günü olmamasına rağmen hediye aldıkları kanat ve değnekten kendisine de bir şekilde lila olanı aldırmasıyla gurur duyuyordu, mutluydu ve eve vardıklarında ilk işi onu paketinden çıkartıp sırtına kanadını takmak oldu. Elini saç kreminden arıttı, banyo dolabından kurutma makinesini çıkarttı, fişe taktı ve saçını, başta dipleri ve ensesi olmak üzere kurutmaya başladı. Boş kalan şırıngayı kolilerin olduğu tarafa fırlatmak istediyse de yavaşça telefonun yanına koymakla yetindi ve olduğu yere uzandı. Arılı simidi Charlie’nin Melekleri serisinin kaçıncı filminde gözükmüştü hatırlamıyordu lakin bunun bir önemi yoktu, nasıl olsa patlatmışlardı simidini... Artık plaj çantasında yoktu o simit, ona göre ünlü olmuştu onun o arılı simidi. Kalan ıslaklık başını ağrıtmayacak kıvama geldiğinde kurutma makinesinin fişini çekti ve makinenin kablosunu etrafına dolayarak banyo dolabına, onu aldığı yere koydu. Saçını ellerinin arasına aldı ve boş eli, ona dökülenin çoktan döküldüğünü gösterdi. Gözleriyle tavanındaki pütürleri inceledi, inceledi ve inceledi. Kapısının çalmasıyla önce aynadaki kendisine ardından yansımada gözüken kapıya baktı. Kapıyı açtı ve karşısında gördüğü küçük kıza bir şey diyemeden küçük kız, kızı elinden tutarak odasına doğru çekiştirdi. Göz kapakları ağırlaşan kızın sol gözünden bir damla düştü mor ekoseli şalına. Ayak sesleri duyar gibi oldu fakat kafasını çevirmek bir yana, bir daha gözünü açabileceğinden şüpheliydi. O da sadece gülümsedi. Kapalı gözleri ve sol yanağındaki ıslaklıkla gülümserken kızın yüzündeki gülümseme yavaşça soldu, soldu ve kız nihayetinde öylece donakaldı. Öldü.
Kafamdaki Gerçek ve Gerçekler
Yayınlandı
Eylül Sular
2022-08-01T16:32:25+03:00Beğenmiş olmanıza gerçekten sevindim ve ilham dilekleriniz için de çok teşekkür ederim :)
ceresaki
2022-08-01T10:52:34+03:00güzeldi Eylül :) anlatımı sevdim, hoş bir öykü olarak ilerlerken sonu malum. sevdim ama kesinlikle. başka hikayelerini de bekliyorum merakla. bol ilham diliyorum. 🤍
Eylül Sular
2022-08-01T00:36:23+03:00Yazdığım her şey o an içinde bulunduğum duygu durumuma ve dinlediğim şarkıya göre şekilleniyor. Bu okuduğunuz hikayeyse, maalesef yazdığım süper taze bir hikaye değil. Anlatım bozukluğu diyebileceğiniz birkaç noktanın var olması biraz tatsız bir durum fakat benim takıldığım daha çok yazım hatası dediğiniz yerler. Bunun sebebi de günün sonunda yazılarımı gözden geçirip o şekilde klasörüme kaydediyor olmam. Eh, nihayetinde olmuş mudur? Tabii, olmuş olabilir ne de olsa insanız. Yarattığım atmosferin size tedirgin edici gelmiş olmasıysa benim amacıma ulaştığımı gösteriyor. Dolayısıyla yorumunuz için teşekkür ediyor ve hikayemi beğenmiş olmanıza seviniyorum.
umutulas
2022-08-01T00:11:51+03:00Birkaç yerde küçük yazım hatası ve bir iki yerde anlatım bozukluğu diyebileceğim nokta göze batıyor. "Arılı simidi" denildikten sonra, ardı ardına birkaç defa daha simit kelimesi geçiyor. Oysa bir kere bu kelime yazıldıktan sonra devam cümlelerde bunun kullanılması icap etmezdi. Zira fiilin muhatabının o olduğu (patlatılması) belli olurdu... (Bu tip konulara girince tedirgin olurum. Çünkü bir şekilde yazan arkadaşlar ziyadesiyle alıngan oluyorlar.)
Bu küçük noktaları göz ardı edecek olursak güzel bir hikâye. Ancak bir yönüyle tedirgin edici olduğunu da söylemek gerekiyor. Şırınga kelimesinin geçmesi bile tekinsiz bir atmosfer yaratıyor ki öykü de kötümser tahmini doğrulayarak bitiyor.