Köhne bir tebessümün kavurucu sıcaklığının gölgesinde soluklanabilmeyi düşündüğün manzara katlini bir çift gözün hüznüne reva görüyor.

“Bakmak ve görmek aynı şey değil.” 

Gözleri ölü kılan korkunç melankoliye fısıldadığın bu cümle tarafından yıllar sonra vurulmak hayatın kara mizah severliğini inceden gösteriyor. İşte o zaman tüm bu fiyakalı rasyonalist cümleler yavaş yavaş sessizliğe gömülüyor. Duygusal atılımlar baş gösterdiğinde ‘insan olmak’ yeniden gün yüzüne çıkıyor.

Sahi, ne garip bir vaziyet içerisindeyim şu an.. Ömrümüzün hikayeleştirdiği çizgiler yüzümüze yansıdığından mıdır bilmem ürküntülerin kirişlerinde dikiliyor gergin bakışlar.


Ve bazı bakışları çok geç görüyor insan..


Yapıcı bir yıkım ustası olmanın verdiği şerefe dayanarak kendimden ne kadar uzakta filizlenebileceğimin talim atışlarını yapıyorum. Kaçmaya çalışıyorum gördüğüm ne varsa. Şeytanlar boğuşuyor mantığımla “acabalar” müthiş bir dans gösterisi sergiliyor zihnimin gelgitlerinde. 

Alışılmadık çabalar diyorum..

Bir sahtekarın gülüşünü aklımın her bir odasında yankılanırken duyuyorum. Ruhuma mesafelendirdiğim izdüşümünün aşınmaya başladığını görüyorum. Kendi hayatımı üst düzey bir performans ile mahvedebilmeyi becerebildiğimden hoşuma gitmiyor bu anlamlandıramadığım düşler. Çünkü mantığın yamacında uzun zamandır kiracıyım; tek celsede boşandığım ümitler rahatımı bozsun istemiyorum. Sonunda çakılacaksak ışıldamasın bu gözler mesela.


Ben zaten kapıya yakın yaşatırım ümitlerimi gitmenin hırçınlığında boğulmasın diye bazı hisler.


Farkındayım yiten benim aslında içimdeki anlamları karşılamayan tüm kaybetmelerimde..

Paradoksal bir mevzu bu içimde yaşattığım.

Anlamak her şeyi karış karış anlamak ciddi bir lanet zannımca.  Hele bir de yanlış anlıyorsan onulmaz hadiseleri. O noktaya ince bir yürek sızısı bırakırsın. Doğru olmasını dileyerek kendine saygıyı yitirdiğini hissettiğin anlar baş gösterir aynaya her bakışında. Geç farkına vardığını düşündüğün durumların bir illüzyondan ibaret olduğunu anladığın zaman yutkunmak zor bir eyleme dönüşür. Bir sigara daha. Pozitronik beyninin etkinliğini kaybettiğini anladığında zafiyetin bir kez daha hatırlatır kendisini. Ama insan düşünüyor ya, özellikle böylesi yaprakların eksildiği buhrana eğilimli günlerde.


İridyum nasırlığında yerini unuttuğun kalbin düzensiz atışları tehlike çanlarını stiks nehrinin derinlikleri kadar karanlığa çalıyor..


“"Kulak ver duyuyor musun

esişini karanlığın

ben yapayalnız,

bu mutluluğu seyrediyorum

bağımlıyım kendi umutsuzluğuma.."