Kafka adına özellikle onun bu eserinden bahsedecek olmam hem onu tanımak adına hem de onun diğer eserlerini daha iyi anlamlandırabilmek için bizlere faydalı olacaktır.


Kafka’nın Kafka olmasında en büyük etken olan babasını ve babasının Kafka’ya nasıl davrandığını, ona neler hissettirdiğini bilirsek biz de anlayacağız onu.


Mektupları okumadan önce, okurken büyük bir ızdıraba düşeceğimi hissetim. Ağlayacağımı düşündüm. Ama bunları hiç hissetmedim, kuşkusuz bunun sebebi Kafka’nın babasına olan tavrıydı. Buna değineceğim.

Öncelikle bu mektuplar 70 sayfa sürüyor. Akabinde “Ekler” bölümü ve bu bölümün içerisinde Önnot denilen bir kısım var ve bu kısımda bu mektuplara ilişkin başka hususları okuyabiliyoruz.


Babaya Mektup’un ekleri iki bölüme ayrılıyor. Birinci bölüm -bir anlamda giriş olarak- Kafka’nın bu mektubu yazdığı dönemdeki hayatının arka planına, mektubun alıcısının biyografisine ve -bölümün sonunda- bu mektubun Franz Kafka açısından taşıdığı işleve ilişkin açıklamalar sunuyor. İkinci bölümde, metnin içindeki ayrıntılara ilişkin aydınlatıcı değinmeler olarak düşünülmüş açıklamalar veriliyor." (syf. 71, 2020) Bu bölümlerde amaç mektuplara biçimsel anlamda bir açıklama getirmek. Her açıklamanın dayandığı kaynak ise çeşitli işaretlerle belirtiliyor ve bu işaretler hakkında da bilgiler veriliyor. Ne girişteki eklerde ne de metnin ayrıntılarına ilişkin açıklamalarda edebi yorum amaçlanıyor. Aslına bakarsanız mektubun bütününde edebi bir anlatım görmüyorsunuz. Kafka’nın diğer eserlerinde gördüğümüz o anlatımı yok. Okuyup okuyabileceğiniz en açık, en sade eserlerinden biri. Hatta teki. Mektup, türünde genel olarak bu tip bir anlatımı tercih ettiğimiz bir tür; yalnızca bu mektup edebi bir mektup değil. Kafka’nın babasına bir iç dökümü.


1919’da Kafka henüz Prag’dayken babasına bir mektup yollamaya karar verir. Kafka’nın bu mektubu yazmaya karar vermesi Milena’dan sonra olacaktır. Mektuplar Hermann Kafka tarafından büyük bir kararlılıkla reddedilir. Kafka bu mektupları gerçekten vermeyi düşünmüş fakat mektuplar ne postayla gönderilir ne de kendisine şahsen verilir. Mektuplar 104 sayfa sürmüş, Kafka bu mektupları diğer edebi mektupları ile daktiloladıktan sonra Milena’ya şu haberi verir: Yarın baba mektubunu senin ev adresine göndereceğim, onu iyi sakla lütfen, belki günün birinde babama vermek isteyebilirim. Ancak mektubu sonraki haftalarda da vermez, Milena bu mektubu tıpkı Baba Kafka gibi okuyamamıştır.


Çocuğun dış dünya ile olan ilişkisi ilk olarak toplumun en küçük yapı birimi olan aileyle başlar. Aile, çocuğun aileye dair ilk deneyimlerini edindiği ve fikirlerini oluşturduğu, aynı zamanda psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşıladığı temel sosyal bir kurum olma özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla ilk iş olarak sevgi ve güven kavramlarından söz etmek gerekir. Bu iki duygu insanın temel yaşamında, kendini tanıma dönemlerinde zaten hissettiği bir duygu olmalıdır.

Hegel için sevgi ilişkisi; bağımsızlığa verilen onayın, duygusal bir güvenin, ortaklaşa bir ilginin sürekliliği karakterine sahip bir tanımdadır. Bu ifadede bağımsızlıktan kasıt, bireyin bağ kurduğu birincil duygusal ilişkilerinde sağlıklı bir şekilde dengeyi bulabilmesidir. Bu ilişkideki ilk figür annedir, ikincisi ise babadır. Çocuk anne kucağı ile, anne sütü ile, yani çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanması ile kendini gösterir. Çocuğun babadan ziyade, özellikle bebekken, anneye daha bağlı oluşunun sebebi bu temel ihtiyaçların anne tarafından karşılanıyor olmasıdır. İkinci bir figür olan babanın rolü ise çocuğun temel ihtiyaçları karşılandıktan, çocuğun buna alışmasından sonra başlar. Çocuk; güvenebileceği bir insan, güçlü, kendisini koruyan, sahip çıkan bir sembol olarak görür babayı.


Burada belirttiğimiz baba figürü Kafka için farklılık gösterecek. Kafka’nın kişiliğini kaplayan korku, tedirginlik, güvensizlik gibi duygu durumlarının temelinde esas rol babasına aittir. Kafka eserlerinde bazen bizzat, bazen de temsili şekilde babasına, babası ile olan ilişkisine sıklıkla yer vermiştir. Babasıyla ilgili en net bilgiler ise Babaya Mektup’ta bulunmaktadır.


Baba figürü, toplumdan topluma göre değişse de çoğu zaman otorite temsili olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber tıpkı Kafka’da görüldüğü gibi çocukluğunda otoriter bir babanın himayesinde yetişmiş bireylerin çocukluğunun silik geçtiği, çocukluğu silik geçen bireylerin de yetişkinliğinde birtakım kişisel ve sosyal problemler yaşadığı söylenebilir. Kafka, mücadele verdiği sayılmama, onaylanmama ve yabancılaşma problemleri karşısında sağlıklı bir kişilik geliştirememiş ve kendi kişiliği ile ilgili bütünlük sorunları yaşamıştır. Ruhsal anlamda kendini birilerine ve bir şeylere bağlı olarak var etmeye çalışmıştır. Aslında otoriteye, bürokrasiye ve standartlaşmış olan insan modeline karşı olmasına rağmen düzenin getirdiği yabancılaşma, yalnızlık ve aşağılanmışlık duygusunun etkisine hapsolarak yine de bir çeşit bağımlılık halinden kurtulamamıştır. Kafka’nın, babasını çok güçlü ve devasa biri olarak görmesi, kendisini babasının karşısında bir hiçmiş gibi hissetmesi, yazma eylemine sığınması, kadere koşulsuz bağlanması ve mevcut durumunu kabullenip hiçbir şeyi değiştirme çabasına girmemesi; yaşamanın edilgen biçimi durumunun bir malzemesidir aslında.


Bu bağlamda Kafka’nın aile yaşantısına bakıldığında yuva sıcaklığından uzak bir aile yapısı görülmektedir. Aile içinde ilgi, sevgi, huzur ve güvenden yoksun olarak büyüyen Kafka bu yetersizlikler nedeniyle aile kurumunun devamını sağlamak istememiş ve dolayısıyla da bir aile kurmaya hep mesafeli yaklaşmıştır. Bu anlamda ise kadınlarla olan ilişkilerini kendine koyduğu engeller ile uzaktan ve mesafeli bir biçimde yaşamıştır. Duygularını genellikle mektuplar ile dile getirmeye çalışmıştır. Kafka; kendine olan güvensizliğinden, umutsuzluk hissinin çok derin olmasından ve içten içe mutsuzluğu istemesinden dolayı hayatının son zamanlarına kadar evlenmemiştir.


Kafka, yaşamında suskun oluşunun ve iç kapanmasının temel nedeni olarak babasının ona kendini bir türlü ifade etmesine izin vermeyişleri olarak gösterir. Babasıyla aralarında açık bir iletişim yoktur çünkü babanın tutumu tamamen otoriter bir tutumdur.


Babası; Kafka’nın öne sürdüğü her fikirde, kalkıştığı her girişimde başarısız olacağını vurgulayarak onun kendine olan güvenini kaybetmesine, kendini değersiz ve beceriksiz hissetmesine neden olmuştur. Kafka’nın babası, kendi bildiği doğrularla yaşayan, başkalarının ne dediğini önemsemeyen, insanlara emirler yağdırmayı seven buyurgan kişiliklerden biridir. Çocuklarını eğitirken de bu tavırlarından hiç taviz vermemiştir. Hatta Kafka, babasının söylediği her sözü bir Tanrı emri olarak nitelendirmiştir. Babası; Kafka’yı olduğu gibi kabul etmeyerek, ondan ona ait olmayan şeyleri bekleyerek, olmayınca da Kafka’yı sürekli olarak beklentilerini karşılamaması nedeniyle duyduğu memnuniyetsizliği belli ederek aralarındaki uçurumu derinleştirmiştir. Babası Kafka’nın çocukça hallerine sabır göstermeyerek ona en büyük kötülüğü yapmıştır.


Kafka’nın zayıf oluşu dahi babası için bir kusurdu. Yaptığı diğer her şeylerle birlikte.

Senin saf bedenselliğin bile eziyordu beni. Sık sık kabinde birlikte soyunduğumuzu hatırlıyorum. Ben sıska, çelimsiz, güçsüz; sen güçlü, iri, geniş. Kendimi acınası bir halde görürdüm, üstelik yalnızca senin önünde değil, tüm dünyanın önünde. Çünkü sen benim için her şeyin ölçütüydün.


İşte bu kısım benim en etkilendiğim kısımlardan biriydi. Sen benim için her şeyin ölçütüydün. Evet, öyleydi. Başından beri en büyük mesele buydu. Temel meselemiz buydu.


Babasının onu önemsemeyişi, ona karşı ilgisizliği, öfkesi, ona ceza veren tavırları ve onu olduğu gibi kabullenemeyişi gibi durumların hepsi Kafka’da büyük yaralar açmıştır. Biraz desteklenmeye, biraz dostça bir yaklaşıma, yolumun biraz açık tutulmasına ihtiyacım vardı. Sen ise onun yerine yolumu kesiyordun. İyi niyetle tabii, başka bir yola girmem için. Ama buna yatkın değildim ben.


Kafka, babası gibi olmadığı için ya da babasının ondan beklediği gibi biri olmadığı için yaşamı boyunca utanç ve suçluluk duygusu yaşamıştır. Kafka’yı hiçbir zamanda desteklememiştir Hermann Kafka ve Kafka’nın çocuk yaşta oluşuna karşı hep bir duyarsızlık içinde olmuştur. Tüm bunlar Kafka’nın tanınmamasına ilişkindir. Bu durum onun kendi içine kapanmasına sebep olur.


Zaten tüm düşüncelerimle senin ağır baskın altındaydım. Seninkilerle örtüşmeyen fikirlerimde bile, hatta özellikle bu noktada. Herhangi bir şeyden mutluluk duymak, onunla dolu olmak, eve gelmek ve bunu dile getirmek yeterliydi. Cevabın ironik bir iç geçirme, bir baş sallama, masayı parmaklarınla tıklatmak olurdu. “Daha güzel şeyler de gördüm” ya da “Kafam o kadar dingin değil” ya da “Ne olay ama!” ya da “Bunun şerefine git kendine bir şeyler al!” olurdu.


Bu ve bunun gibi alıntılar bu mektupta çokça mevcut. Genel hatlarıyla böyle bir baba var karşımızda ve özellikle erkek çocuğu için rol model olan, olması gereken bir babanın nasıl olduğunu görmekteyiz. Tüm sayfaları buraya yazmayı dilerdim fakat bu mümkün değil. Mektupları okurken ızdıraba düşmediğimi belirtmiştim yazının başında. Bunun sebebinin Kafka’nın tavrı olduğunu söylemiştim. Bütün bunların akabinde Kafka’dan korkak, güçsüz bir tavır beklerdik fakat mektupları yazan Kafka öyle değildi. Mektuplar babaya hiç gitmeyeceği için değil, aslında gitmesi içindi. Kafka hiç kuşkusuz babası ile yüzleşiyor bu mektupta. Sen bana şunu yaptın, yapmamalıydın şeklinde. Oldukça soğukkanlı, buz gibi, uyuşmuş gibi. Kafka’nın kararlılığını gördüm burada. Kararlılığı ama ne kadar da duyarlı olduğunu. Babasına ve çevresine hep duyarlıydı ancak temkinli. Bu temkinlik ve mesafe mektupta da koruyor kendini. Bunun dışında o duyarlılık şeklinde adlandırdığım, duygulu olma hali ve yumuşaklık. Daima özverili bir çocuk, genç. Tüm kararlılığına rağmen bunu da koruyor Kafka.

Babasıyla hesaplaşmasını okuyoruz baştan sona. Daha duygusal ve etkileyici olmasını, bana acı çektirmesini umut ederek okumaya başladım ama bambaşka bir Kafka ile karşılaştığım bir mektuptu. Umarsızlığı, öfkeyi yaşadım ben de okurken. Onu anladım. Anlamıştım, daha iyi anladım. Pişman olmalı mıyız, bilemiyorum. Bize Kafka’yı kazandıran kişi de Hermann Kafka. Sanatın iyileştirici gücü demek isterdim ama bu klişe olurdu. Kafka adına iyileştirici hiçbir yanı yok çünkü bu durumun. Bizim için var yalnızca.


Eğer Kafka’yı okuyacaksanız, Kafka’yı tanımak istiyorsanız ya Babaya Mektup’u ya da Dava’yı okuyun. Babaya Mektup’u daha sonra okumak bana daha fazla keyif verdi. Parçaların daha sonra tamamlanması daha anlamlı kılıyor eserleri. Hüzünlü okumalar dilerim.