Karşımda duruyor. Dokunursam solacak belli. Dokunma diyor içimdeki his. Ama elim uzanıyor. Tutamıyorum kendimi. Parmağımın ucu yaklaştığında ellerim titremeye başlıyor. Yapmamalıyım. Göğsümden bir enerji yayılıyor. Başıma doğru akıyor. Bir sarsıntı geçiriyor zihnim. Milisaniyeler içinde. Zaman durdu duracak. Tırnağımın ucu dona kalıyor. Sanki kırılacak sarsıntıdan. Ama bir şey de olmuyor. Biliyorum olmayacağını. Zift dökülmüş yol gibi. Isımla donakalıyorum. Korku da var. Akşamdan kalma gözlerim. Hiç halim de yok. Ama bu kez ‘ya farklı olursa diyorum’. Bir çocuğun elinde yeni açılmış pastel boyası. Ve ilk dokunuşu resim defterine. İşte böyle bir umut. O dokunuş. Geleceğin ilk adımı.


Hangi renksin biliyor muyum? Bilmek isterim. Seni bulmak kutudan. Çizebilirim belki bizi. İki renk yeter yüzlerce renk çıkarmaya. Ama donakaldım işte. Dokunamıyorum sana. Kalbimde bir orman. Karanlık bir orman. Uzun zamandır güneş doğmadı. Kuş cıvıltılarını duymak istiyorum yeniden. Hiçbir rengini görememek üzüyor. Oysa ışık olsa nasıl da kıkırdarlar. Varoluşun türküsünü duyarsın. Dinle. Ah. Biliyorum. Kolay değil o tiz sesi duymak bu karanlıkta. Nehirler akıyor. Baykuş sesleri, çakalların sesine bulanmış. Yırtıcı hayvanlar pençelerini çıkarmadan bir önceki anda. Derin bir sessizlikte. Ceylanlar donakalmış. Tavşanlar çıkmadı yuvalarından.


Ben hala donakalmış duruyorum. Zaman aksa. Ve dokunsam göreceğiz renklerini çiçeklerin. Yaşıyor ama görünmüyor. Bir tanesi var. Kayanın ortasında inatla. Yaşama meydan okuyor. Varoluşunu haykırıyor. Ama karanlık. Karanlıktan görünmüyor.


Onun için dokunmak istiyorum. Tavşanlar, köstebekler çıksın istiyorum tekrar. Kasları zayıfladı hareketsizlikten hepsinin. Ceylanlar otlara eğilemedikçe yabani otlar çoğaldı. Ağaçların boynunu sardı zehirli sarmaşıklar. Onlar için yapabilirim. Yapabilirim…


Hepsinden sorumlu olmak üzerimde bir yük gemisi. Kürek kemiklerimde yüzüyor. Ağır ağır, ağrıtıyor sırtımı. Göz göze geliyoruz. Işıl ışıl parlıyorlar. Bir gözünün içinde küçük bir ben var. Gözde ben olmasına şaşırıyorum. Şaşılacak ne var? O da bana bakıyor. Zaman harekete geçiyor.


Bakışımla izin mi verdim. Anlamadım. Bana doğru uzanıyor. Nasıl olur? Önce gözleri. Sonra elleri. Donakalmış tırnağım. Bir süre hissetmiyorum. Sanki vatanıma saldırdı ordular. Bir kuvayi milliye birliği yakıyor kalbimi. Yangınlar çıkıyor. Orman yanıyor. Gözleri kamaşıyor tüm varlıkların. Işığı gören olmadı uzun zamandır. Ateşe uçan sinekler yanıyor. Yanık sinek kokusu uyandırıyor diğer hayvanları. Bu ışık tehlike. Kaçmalı diyor herkes. Ama nereye. Kalbimden başka orman mı var? Sonra içimde bir ses ‘yanıyorsun zaten ve kaybedecek ne var diyor’. Pek haklı bir serzeniş. Ben de uzanıyorum gözünde ben olan adama. Adamın kalbi ıslak. Damla damla akıyor. Serinliyorum. Yüzyıllık yalnızlığımla. Kurumuşum. Oh. Ne güzel şey serinlemek. Karanlık ormanımdan bir kapı aralanıyor. Ve sönüyor yangın.


Sonunda..


Güven giriyor kapıdan. Güveniveriyorum. Ne güzel şey. Güvenmek başka birisine. Ne heyecan ama. Bırakıyorum kendimi ve nehirlerimiz karışıyor. Birlikte yüzüyor balıklar. Birbirine karışıyor renkler. Ay ışığım onun, güneş ışığı benim ormanıma sızıyor. Huzurun tanımı bu olmalı. Tam da şu an. Hiç bir eylemle elde edilemeyecek bir duygu. Huzur…


İçimdeki his fısıldıyor yine ‘solacak’… En başta da söyledim diyor inatla. Dokundum artık. Solacak elbet. Bu ormanlar... Bu kainat..


Ne yangınlar atlatıldı. Ne çok kül olduk. Kalbimin karanlık ormanında. Bir güneş uğruna kaç kez kül olduk. Yanmamak için yaşamamak. Solacak diye bu karanlık. Donakaldık dokunmadık. Donakaldık yaşamadık. Huzur. Yanmadan gelmiyor. Yağmur. Buharlaşmadan yağmıyor. Susamadan su içilmiyor..


Merak benim felsefe durağım. Ve merak ediyorum. Çok büyük merak var içimde. Yetişkin olmayan ruhun çocuksuluğu. Çocuk oluyoruz birden. Biraz önce doğduk. Ve sorular soruyoruz durmadan. Heyecanımız capcanlı.


Ama önce bilmem gerekiyor gerçek rengini. Bizi boyamak için. Ve bilmen gerekiyor. Benim rengimi. İki renk yeter yüzlerce renk çıkarmaya. Seni ve beni saran bu merak. Yeni bir mevsim yaratacak. Şimdi baharın ilk günü. En güzel zamanları. Bu baharın. Bir süre zaman hızlı akacak. Merak ile zaman içinde. Kayalıkta açan çiçek gibi. Coşkulu. Beraber. Şimdi akacak nehirler. Karışacak güneş ve ay. Karışacak bedenler. Gökyüzü, uzay ve kainat. Yeniden doğana dek. Karışacak bütün renkler...