Nefes almak bir insanın yaşaması için olmazsa olmazdır. Peki, bir insanın ruhunun olmazsa olmazı nedir? Hiç düşündünüz mü? Yaşamak için gerekli olan her şeye sahiptik, peki sorun sebepsiz sebepler miydi? Herkes miydim? 


  


İnsanlar tanışıp anlaşırlar; bu, geçmişten geleceğe kadar süregelen çok basit bir olaydır. Ancak bir insanla anlaşamamayı anlaşmış gibi yapmanın bir cezası var mıydı? Bu hukuk sadece insanın varlığı ile ilgili konularda mı geçerliydi? Ruhumuza yapılan tacizlerin suçlusu yok muydu? Nerede bu ADALET? Bir insanı öldürmek için bir silaha ihtiyacınız yok. Bir insan bir kere ölmez ki. Doğru, nereden bilecekler kalpsiz insanların hayatını. Bu hayat, bizim gibi düşünen insanların var olamayacağı, acımasız bir hayattı. İyi olan hep kaybeder. 


  


Bir yazara sorarsanız "Umut" ne demektir diye. Size şunları söyler: "Bir insanın dayandığı tek daldır." Şairlere bakarsanız, ne kadar açıklama yaparlarsa yapsınlar, her zaman onlar kaybeder. Ne de olsa biz yazarız, onlar kullanır. 


  


Yumuşak kalpli insanlara duyurum budur: Siz güçsüz değilsiniz, siz ayakta kalmaya çalışan ama bunu kimseye söylemeyen insanlarsınız. Kaç kere yandı o yüreğiniz, kaç kere kırıldı ümitleriniz. Size şarkılar yazılır, isimsiz olanlar ise onları hediye olarak gönderir. Bu hayat her zaman böyledir; sizi güçsüz gösterip kendilerini güçlü göstererek üstünlük kurmak için uğraşırlar. 


  


İnsanlar, bazı şeyleri kaybettiğimizde oturup ağladığımızı veya gün boyu somurttuğumuzu düşünüyorlar. Unuttukları şey, biz erkektik. Ağlamaya hakkımız yoksa, somurtacak zamanımız da yoktur; ancak acılarımızı gülerek anlatırız. Siz ise bizi mutlu sanırdınız. Bir sigara yakın, ne de olsa bir insanın ömrü bir sigara kadardır. Diğer insanların yaşadıkları ve sahte hayatlarını anlatan insanların sonu her zaman bir sona varmaktadır. Geçmişte kalan insanların hatalarını bize dayattıkları sürece sonu her zaman bellidir. Ne de olsa sonunu bilerek girdiğin bu yolda, kaybedenin aslında aynanın karşısındaki kişi olduğunu öğrendiğin gün, buralarda ben olmayacağım. 


  


Belki bir gün unutacaksınız beni, unutacağınız bu insana bir izin verin ki yanlış yola sapmasın. Sizin doğrularınızda yanlış kalmasın. Söylenecek çok söz var ama unutuyorum, değersiz olan kelimeleri silmekten başka çare kalmıyordu. Herkese benzettiğin hayatımın, benzersizi olarak git. 


  


"Kal" demedi, "Gitme" dememe rağmen. Ne kadar anlatırsak anlatalım, insanların isteklerini asla karşılayamacağımız bu hayatta ne yapmalıyız diye sormaktan başka bir soru gelmiyor. İnsanlar sevgi kavramını çok küçümsüyorlar. Fark ettiğiniz gibi, sıradan insanlar isteniyor. Sıradanlaşmadığınız sürece hep kaybedeceksiniz. Sizi sadece benzetmek istedikleri insana çevirmek için uğraşır insanlar. Bunu yapamayınca sizden ümitlerini keserler. Kendiliğinizi, yani benliğinizi kaybetmeyin ve kendinize şunu sorun: "Sizi siz yapan şey nedir?" Bu soruyu asla aklınızdan çıkarmayın. 


  


Belki her şeyi bırakıp, hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlamak bazen çözüm değildir ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir, değil mi? Senin sözcüklerinle söyleyeceğim: Sen de herkes gibisin. Bütün suçlu aslında sevgi idi. Sevgi, ne garip bir sözcük değil mi? Bazı insanlara güç verirken, bazı insanları sadece yok ediyor. Bize karşı olan bu savaşta bu sözcükler sadece düşmanlarımızı güçlendiren bir silah idi. En büyük düşmanım ise gözlerin idi. Savunamadım. O gözlere karşı ilk adımı atmaktan hep korktum, çünkü tehlikeyi en başından gördüm. 


  


Kısa zamanda uzun hikayeler sığdırmak istedim. Düşüncelerimin hepsini sadece yırtıp çöpe attın. Doğru, şimdi bunları söylediğim için romantik bir insan oldum gözünde. Doğru, sen romantik bir insanı sevmiyordun. Yazdıklarımın ödülünü ben değil, başkaları alacak. Mutlu olman için bir şeyler demek istiyordum, üzgünüm, ilk defa kendimi düşüneceğim. Seni düşünüp kendimi anlatmayacağım, kendimi düşünüp sakinleşeceğim. Üstümde çok değişik bir sakinlik var, deliriyorum ama sakin kalıyorum. Hiçbir şeyin yolunda gitmeyişini kabullendim; yoksa kusursuz bir sinir krizi öncesi sessizlik mi, algılayamıyorum. 


  


Sözlerimi hastalığını açıklayıp güçsüz göründüğü söylenen insanlarla dolu bir kardeşiniz şu sözlerle bitiriyor: 


Beni ben yapan sevgim ama siz umutsuzluk dolu olduğunu düşünen düşüncelerime bir umut olmadınız. 


  


Aslında sen iyi biriydin ama, ne kadar ağır bir laf değil mi? Beni yanlış anlama demek isterdim, anlasan ne olacak ki. Benim hayatımda, benim olmayanın alınması mı? Ne gerek var. Ben de bir insandım, benim de isteklerim vardı. Sevilmekten daha çok anlaşılmak istedim. Onu da yanlış anladınız. 


  


Anladığınız dilde söylemeliyim: Gönlümü alsaydın, ömrümü verirdim. Şimdi ömrünü de versen, gönlümü alamazsın.