Bir şeyler anlatmak geldi içimden ama ne nereden başlayacağımı biliyorum ne de nerede bitireceğimi. Spontane şekilde ilerlesin diyerek başlıyorum gecenin oldukça ilerlemiş bir saatinde. 


Gece demişken gecelerin ne kadar sakin geçtiği geldi aklıma. Gündüzün koşuşturmasına bir nebze ayak uydurabiliyor insan ama gecenin sessizliğinde bütün düşünceler hücum ediyor insanın beynine. Gardını almaya bile fırsat bulamadan ceset gibi yatar halde tavanı seyredip anıları düşünürken kendini bulmak çok normal. Kısa hayatlarımızın belli dönemlerini ayırdığımız insanları unutmaya çalışmak çok tuhaf. Bir zamanlar günün üçte ikisini ayırdığın insana merhaba bile diyememek, en gizli sırların dahil her şeyini paylaştığın insanla artık sıradan şeyleri bile paylaşamamak; bir zamanlar dakikalarını, saatlerini hatta günlerini ona göre ayarladığın kişiye sanki hiç tanışmamışsın gibi davranmak zorunda olmak çok tuhaf. Bu yüzden bir an bile seni unutmak düşüncesi geçmedi içimden.

Geçen gün içimi ne kadar seninle doldurduğumu fark ettim. O kadar dolmuşsun ki her bir zerreme, taşıyorsun artık içimden. İçimde sana karşı büyük bir sevgi ve sürekli artan bir hasret var. Seni görmenin bile dindiremeyeceği bir hasret belki. Bazen bu kadar hasreti ve sevgiyi içime sığdırmakta zorlanıyorum doğrusu. Çok yalnız hissettiğim zamanlar oluyor senden sonra. Bana kilometrelerce uzaktayken bile yanımdaki insanlardan daha yakınmışsın onu anladım. Bir zamanlar kokladığım saçların yok artık. Öptüğüm dudakların, tuttuğum ellerin, sıktığım yanakların ve omzuma yasladığın başın yok. Resminle sevişiyorum bazı geceler. O kadar uzun bakıyorum ki resimlerine, sen aynada bu kadar izlememişsindir kendini bunca sene.

Bazen çok çaresiz hissediyorum kendimi. Çaresizliğin bu kadar korkunç olduğunu bilmiyordum doğrusu. Çok korkuyorum senden sonra. Bir banka oturup saatlerce seni düşünüyorum. Birlikte geçirdiğimiz anları... Yaprak kımıldamazken ansızın içim ürperiyor ve üşüyor gibi oluyorum. Rüzgar yokluğun kadar üşütmüyor beni. Sık sık konuşuyorum seninle. O gün şuraya gitmiştik, bir keresinde bana şöyle demiştin diyerek anılarımızı tazeliyorum. Yüzümde hafif bir tebessümle cevap beklediğim an anlıyorum bankın diğer köşesinde senin olmadığını. O kadar alışmışım ki sana, bir ihtimal olarak bile sensizliği düşünmek hasar veriyor kalbime. Senin de beni düşündüğün, senin de benimle konuştuğun fikrine kendimi ikna etmek çiçekler açtırıyor beynimin çorak topraklarında. Kim bilir bazen aynı anda birbirimizi anıyoruzdur. Yan yana olduğumuz günlerdeki gibi uzaktayken de bir şeyleri paylaşmayı başarabileceğimizi hissediyorum.


Gecenin oldukça ilerleyen bu saatinde içimden geçenlerin bir bölümünü anlatmak istedim sana. Hani o kadar uzun anlatabilirim ki bu yazdıklarım ancak giriş bölümü olur ama okurken çok fazla vaktini de çalmak istemiyorum. Birbirimizden uzağız ama aynı zamanda çok da yakınız bence. Öyle olmasa şu son cümleleri yazarken içimde bir sıcaklık, kalbimde bir titreme olmazdı sanırım. Kalp atışım hızlandı tekrar. Sanırım teşekkür ediyor kendisini seninle doldurduğum için.

Belki başka bir gece devam ederim anlatmaya yine. Seni çok seviyorum, sensizken bile.