Vur kalbinden zamanı

ancak öyle durur

dökülsün hem içindeki

bütün bilinmezler

kuyularda arp sesleri duyulur

nerede o göç o iz

masal ormanlarında saklanan

bir çift göz

pençesinden daha yeni sıyrılmış aslanın

bütün bir sır gibi duruyorsa orada

kaf dağı

ve içinde yeni bir güneş

bekliyor belki kimsesiz gılgameş

şimdi modern ötesi

şimdi parçalanan her şey

dönüyor çekirdekleri

tuhaf bakışlarıyla güllerin

seni bekliyor ey kahraman bülbül

parlasın artık göğsündeki

büyülü rozetin

sen kalacaksın ardından her şeyin

-ve küllerinden doğar

zümrüd-ü anka-                                                  

vur kalbinden zamanı

dünya kendine gelmeyecek ama

bilirsin elimizde ve ayağımızda dolaşan

o insanı kanadında taşıyan mavi umut

ama bilirsin

bize hep yenik mevsimler

ağır kışlar uğrar

ki bu ikinci kez kovuluşudur

sonsuzdan Adem’in

biliyorum

heybende yılanlardan

baldıranlardan, şifalı ve zehirli otlardan

daha fazlası var

biliyorum seni her seferinde dirilten

bir anlam var

gelip dayanır kalbin surlarına

vur kalbinden zamanı

dökülsün bütün kanları bu rüyanın

-ve hiçbir şey uzak değildi aslında-

biz kaçtık

kaçtık cehennem saydıklarımızdan

demirden, ateşten

yürekten savuşup

göze alarak uçurumları

hiçbir şey uzak değildi aslında

parmağının ucundaydı

derken bir rüzgâr

ve düştü yere elma

göz açıp kapayıncaya

kalbinde bir ok

başında bir sancı

atların sarhoş

çekilmiş dişleri bile güneşin

ölüyorsun

ey kahraman

tozdan kemikten ve topraktan


türlü aşk oyunlarından yaratılan

kimi zamanlarda sefil bir gölge

kimi zamanlarda soyut kuşlar

sonra dağ geçitleri, çöller

okyanuslar

büyük yolların yolcusu

ey kahraman kutsal hacı

bir yalana kurban edilen

ve kandırılan sonsuz yaşamla

uyan işte bir kez daha

vur kalbinden zamanı

dökülsün kanları bu rüyanın

kurtulup karışalım destanlara