Bir zamanlar pembe begonvilli kapısı vardı. Eşiğine ayağını atmadan hüznünü dışarIda bıraktığı... Eşiğine ayağını atmadan sevgiyle karşılandığı... Var olan tüm umuduyla girerdi o kapıdan, içeride onu huzur dolu günler beklerdi hep. İhtiyaç duymazdı o kapıdan çıkmaya. İçinde saf güzelliği barındıran, onu mutlu eden o yerden nasıl çıkabilirdi? Uzunca bir süre kaldı o yerde. Fakat yıllar geçtikçe, her şey sıradanlaştıkça gözünde, daha fazlasını bekledi kadın. Bulamayınca bir bir soldu sevgiyle beslenen çiçekler. Tüm güzelliğini ihtişamını yitirdi. Sonra kadın kendini o kapının dışında buldu. Bir zamanlar koşarak hevesle girdiği o kapıdan koşarak uzaklaştı, unuttuğunu sandı bir süre. Etrafına saçılan sahte begonvillere aldandı. Çok zaman geçti üzerinden. Kadınçok geç anladı kıymetini. Döndüğünde çok geçti artık. O kapı çiçeklenmişti başka bir kadına.