Kendimi burada bulduğum zamanlar işlerin yolunda gitmediğini biliyorum. Bazen de o kadar kötü gidiyor ki yolumun neresi olduğu da şaşıyorum, bulamıyorum burayı. Ama buranın içimin aynası olduğunu, en kuvvetli cephem olduğunu bilmek içime birkaç damla su damlatıyor.


En iyi zamanlarımda, anlarımda bile bir kötülük, aksaklık veya tat kaçırıcı bir şeyler bulmadan duramıyorum. Keyif alma ihtimalimi çok azalttım. Hep bozuk ilişkiler, yakınlaşmaların anlamsızlığı, eskilerin pişmanlığı, düzenin düzensizliği içinde yüzüyorum. Boğulmaktan son anda kurtulup buraya atıyorum kendimi. Konuşamadıklarım birikiyor içimde buraya akıyor. Savaştan kaçıp burada kafama sıkıyorum. Sevgiden, samimiyetten de kaçar oldum artık. ‘‘Bunu da yapmam.’’ dediklerimi yaptığım dönemlere giriş yapmış bulunuyorum.


Dobralıkla dürüstlükle kalp kırma arasındaki ince ipin üstünde düşmeye de başladım. ‘‘Neyse, öyle olsun, amaaaan’’ gibi salmışlık kelimeleri yerini isyana, nefrete bırakmaya başladı yerini. Belki çevremi azaltacak bu hareket, belki yanım boş kalacak (şu an da pek dolu sayılmaz) ama bunu da en azından bu gecelik, hiç umursamıyorum. Nefretimin haklılığını veya haksızlığını bilip anlayan az da olsa insan var yanımda diye düşünüyorum. ‘‘Vardı.’’ diye de düşünüyorum ama o da bu gecelik (yalan). Düşünceler her anımda köşe bucak üstüme çullanıyor.