" Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresinde gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine, hem de başkalarına saygısızlık eder. Saygının olmadığı yerde sevgi de kaybolmaya başlar."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Dışarıdaki hayata karışarak üzerine büyük ödevler alacaksın. Pek çok dolaşacaksın. Evlenmen gerekecek, bunu yapmak zorunda kalacaksın. Dönünceye kadar çok şeye dayanacaksın. Çok iş düşecek, ama sana güvenim var, bunun için seni yolluyorum. İsa seninle beraberdir. Ondan ayrılmazsan O da seni bırakmaz. Büyük bir kedere uğrayıp bu yüzden mutlu olacaksın. Benden sana öğüt: Mutluluğunu kederde ara. Çalış, durmadan çalış. Sözlerim kulağına küpe olsun. Daha çok şey söyleyeceğim sana, ama yalnız günlerim değil, saatlerim bile sayılı artık..."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Dünyada, şu içimdeki azgın, belki de hayasızca yaşama hırsını yenecek bir umutsuzluk var mı acaba? diye sorduğum oldu. Galiba böyle bir şey olmadığına, daha doğrusu otuzuma basmadan olamayacağına karar verdim. Çünkü bu umutsuzluğu tanıyınca içimde tek bir istek kalmayacaktır herhalde. Bu yaşama hırsını bazı sümüklü, veremli ahlakçılar, hele şairler alçaklık diye adlandırıyor, öte yandan yaşama hırsı dediğimiz özellik az çok Karamazov'ların hepsinde var. Bu doğru her şeye rağmen sende de var; buna rağmen bunu neden alçaklık sayarız bilmem. Gezegenimizde herkes güçlü bir merkezcil gücün etkisi altında, Alyoşka... Canım yaşamak istiyor, ben de, mantığım ne derse desin yaşıyorum. Varsın dünyanın gidişatına inancım olmasın, ama baharda yeşeren pırıl pırıl ağaç yaprakları, mavi gök, bazen inanır mısın, niçin sevdiğimi bilmediğim bir adam ruhuma öyle yakın geliyor ki! Çoktandır inanmadığım halde eskilerin hatırına saydığım insan kahramanlığına değer veriyorum."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Geleceğimize ait hayaller kurarken, şimdiden görür gibi oluyorum, öyle bir zaman gelecek ki, ahlakça düşük bir zengin, yoksulun önünde zenginliğinden utanacak, yoksul bu eğilmeye anlayış göstererek soylu utanca açık yüreklilikle, tatlılıkla karşılık verecek. İnanın bana, sonunda böyle olacak, gidiş bu gidiştir. Ancak manevi erdemler yönünden eşitliğin sözü edilebilir; bu gerçek de ancak bizde anlaşılabilecektir. Kardeşlik doğacak, kardeşler birliği kurulacaktır; bu olmadan dünya nimetlerini paylaşmaya olanak yoktur. Tanrının varlığı içimizdedir, paha biçilmez bir elmas gibi bütün dünya üzerinde parlayacaktır. Tıpkı tıpkısına böyle olacaktır!"
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Her gün, fırsat buldukça, 'Tanrı, şu anda huzuruna çıkanlara merhamet eyle!' demeyi unutma. Zira, yeryüzünde her saat, her an binlerce insanın ömrü sona erer, ruhları Ulu Tanrının huzuruna varır. Aralarında niceleri yalnızlık içinde, herkesçe unutulmuş, genel ilgisizlikten küskün, incinmiş olarak dünyadan ayrılmıştır. Belki, tanımadığın bu insanlardan biri için dünyanın öbür ucundan yolladığın rahmet dilekleri Tanıya ulaşır. Rabbin huzuruna korku içinde çıkan ruh, yeryüzünde onu düşünen, yardımcısı olan birisi bulunduğunu duyunca nasıl duygulanırdı,kim bilir!"
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Bu kadın ışığım, bütün kutsallığımdır benim; 'Seninle birlikte idam sehpasına giderim!' diye haykırmasını duymalıydınız. Oysa ne verdim ona ben? Beş parasız, çıplağın biriyim... Bana neden böyle bir sevgi duyuyor; benim gibi adi, alçak, rezil bir yaratık uğruna sürgünü nasıl göze alıyor, böyle bir aşka layık mıyım ben? Bu gururlu, kesinlikle suçsuz kadın demin benim yüzümden ayaklarınıza kapandı! Ona tapmazsam, onsuz olamayacağımı bütün gücümle haykırmazsam bana ne derler? Kusura bakmayın baylar... Evet, şimdi içim rahat artık."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Tanığın çizdiği tablo son derece karamsardı, böylece 'suçlama' için iyi bir zemin hazırlanmış oldu. Genel olarak, Rakitin'in ifadesi, düşüncelerindeki özgürlük ve yücelik, davayı dinleyenleri büyüledi adeta. Sözü köleliğe ve Rusya'daki karışıklıklara getirdiği sırada ansızın bir iki alkış bile kopuverdi. Gene de Rakitin gençliğin tecrübesizliğiyle ufak bir hata yaptı, savunma avukatı da fırsatı kaçırmadı. Gruşenka hakkında bazı soruları yanıtlayan Rakitin, başarısından ve ahlakçılığından başı dönerek, Agrafena Aleksandrovna'yı küçümsedi, 'Tüccar Samsonov'un kapatması' gibi sözler söyledi. Sonradan bu sözü geri almak için neler vermezdi! Çünkü Fetükoviç onu tam bu noktadan yakalayıvermişti. Rakitin, dışarıdan gelen avukatın bu kadar kısa zamanda işin bu derece ayrıntılarına girebileceğini nereden kestirebilirdi!"
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Rusya çapında ilgi uyandıran bu davanın bu kadar üstünde durulacak, dehşete düşülecek nesi vardı, düşünmek gerekir; özellikle, böyle olaylara artık iyice alışmış olan bizim toplumumuz için! Esasen işin en korkunç tarafı bu derece meşum olayların bile bizim için dehşetini kaybetmiş olması. Falanca filancanın işlediği suçun değil, fakat bütün bunları kanıksamış olmamızın korkusunu duymak zorundayız. Böyle davranışlara, hiç de parlak olmayan bir yarına götüren bugünün bu çeşit olaylarına karşı kayıtsızlığımızın, onları hafife almamızın sebeplerini nerede aramalı? Sinizmimizde mi, henüz pek genç olduğu halde hayal kurma gücünü yitirmeye yüz tutmuş toplumumuzda mı? Temellerine kadar sarsılmış ahlak kurallarımızda mı, yoksa böyle ahlak kurallarına belki de hiç sahip olmayışımızda mı? Ben burada, hepsi birbirinden daha ıstırap verici, her biriyle vatandaşın ilgilenmek zorunda olduğu bu meselelerin çözümlemesine kalkışacak değilim. Henüz emekleme çağında, sesi pek çekingen çıkan genç basınımızın topluma karşı bazı hizmetlerini kaydetmek yerinde olur. Basın bize sadece yeni hükümetin sağladığı imkanlar sayesinde açık olarak görülen duruşma safhalarını iletmekle kalmıyor, herkes, sınır tanımayan bir başına buyrukluğun, ahlak düşüklüğünün bütün korkunçluğunu da olanca açıklığıyla basın yoluyla öğreniyor. Gazete sayfalarında her gün okuduklarımız ne? Her an öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki, bugünkü davamız bile bunların yanında sönükleşir, günlük olaya döner."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
" Tahlilcinin kabiliyetine hayranlık duymakla beraber, söylenenlerin özünü olduğu gibi kabul edemeyeceğim. Smerdyakov'a gittim; gördüm onu, konuştum. Üzerimde bıraktığı etki bambaşkaydı. Sağlık bakımından zayıftı, bu doğru, ama karakteri, kalbi yönünden hiç de iddia makamının dediği gibi zayıf bir insan değildi. Özellikle Bay Savcının kendine has bir şekilde açıkladığı çekingenlikten eser görmedim onda. Saflığı da yoktu, tam tersine saflıkla maskelenmiş dehşetli bir şüphecilik, pek çok şey görebilen bir zeka sezdim."
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında "Karamazov Kardeşler"de olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde, içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat aynasından yansıtır.