“Babam babaannemi öldürdüğü sırada o beyaz oda kapkaranlıktı. Ben odadaydım. Carl da oradaydı ama Carl’ı hiç fark etmediler. Noel sabahı erken saatlerde hafif kar serpiştiriyordu, ne var ki o yıl beyaz Noel olmamıştı.
O zamanlar her şey farklıydı. O zamanlar henüz babam oturma odamızı oradan buradan getirdiği eşyalarla içine adım atamayacağımız kadar doldurmamış, annem de yatak odasının kapısından geçemeyecek kadar şişmanlamamıştı. Ama beni okula göndermemek için öldüğümü söyleyip nüfustan düşürmelerinden sonraki günlerdi. Kim bilir, belki de öncesindedir. Ben olayların sıralamasından pek anlamam. Zaman denilen şey, birbirine karışan sıvılar gibidir benim için.”
Danimarkalı yazar Ane Riel’in 2016’da En İyi İskandinav Gerilim Romanı dalında The Glass Key ödülüne layık görülen kitabı Reçine, işte böyle başlıyor. Okuru ilk sayfadan itibaren hiç beklemediği, hakkında tahmin dahi yürütemeyeceği durumlar ve olaylar zincirinin bir halkası haline getiriyor, ve açıkça görülüyor ki bunu yaparken hiç zorlanmamış.
Reçine, kurgunun ön planda olduğu ve siz daha neler olduğunu anlamadan sizi ıssız, bir süre sonra postacı dahil herkese içeri girmenin yasaklanacağı Hovedet adasında var olan tek eve, tek ailenin içine sokuyor. Kitap bitene kadar oradan asla ayrılamıyorsunuz, gerçeklik algınızda sapmalar yaşatıyor. Diğer insanların yaşadığı bölgeye uzak; ağaçlarla, çeşit çeşit hayvanlarla, kısacası muhteşem bir doğayla çevrili, huzurlu -sakinleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim- bir bölgeye hakim olmuş karanlığın, karanlıkla beslenenlerin, korkunun izini sürmeye başlıyorsunuz. Tabii bu “iz sürme” o kadar kolay olmuyor. Riel sık sık, gerek anlatımda geçmişe dönüşleriyle gerek gelecekten ufak sürpriz kaçıran detaylarıyla okuru gizem dolu bir bilmecenin içine bırakıyor, bizimle adeta oyun oynuyor. Bu da onun ahenk dolu zekası ve becerileriyle pek tabii açıklanabilir.
Riel, saplantılı aile bağlarını, koruma/muhafaza etme dürtüsünün dengede olmadığında ortaya çıkan yıkımları en etkili şekilde gözler önüne sermek için yazmış kitabı. Bunu sıkı sıkıya, birbiriyle iç içe girmiş ilişkilenme biçimlerini ve olayları bir arada tutan sağlam örgüden yola çıkarak söyleyebilirim. Daha çok küçük yaşlarda babasıyla özel ve muhteşem bir iletişim ve ilişkiye sahip olma şansı yakalayan Jens, onun ani ölümüyle hayatının ilk kaybını yaşar; annesiyle arasındaki ilişkinin babası gibi olmadığını en başından bilir çünkü babasının ona anlattığı -bir çocuğa anlatılması sağlıklı sonuçlar doğurmayacak- hikayeleri, bilgileri annesinden saklamayı da erken yaşlarda öğrenmiştir; artık dünyada olmayan birini reçineye bulayıp mumyalama yöntemiyle nasıl “kaybetmeyeceğini” de… Hikâyenin büyük çoğunluğunu da Jens’in Maria’yla yaşadıkları büyük aşktan doğan Liv’in ağzından dinleriz. Aynı ilişkilenme biçimi Liv ve Jens arasında da ilmek ilmek işlenmektedir. Ama Liv, babasının önceleri içinden hayatı taşırır gibi bakan gözlerinin taşa dönüşmesine, karanlığın içine hapsolmasına engel olamayacaktır. Her şey zamanla koskoca kayıplara, dönüşü olmayan yollara sürükler onları.
Yeme bozukluğu, dispozofobi, gerçek ve hayalin arasındaki fark gözden kaybolana kadar birbiriyle iç içe geçmesi, obsesif kompulsif bozukluk ve dış dünyaya yabancılaşma gibi birçok problemin; karakterlerin davranışları, tepkileri ve hisleri üzerinden anlatıldığı Reçine, okuduktan sonra herkesin ilişkilerini tekrar gözden geçireceği, geçirmesi gerektiği; yoruma açık, sorgulatan bir eser. Artık kapılardan geçemeyecek kadar kilo alan Maria’nın kızı Liv’e yazdığı mektuplardan, baba mesleği orijinal işlemeli tabutlardan, babaanne Else’nin hazin sonundan ve Carl’ın her an karşımızda dikiliveren ruhundan kitabın en gizemli olaylarına ışık tutmamak adına bahsetmeyeceğim bile. J
Tüm ışıkları bir araya getirsek bile içini hayatlarıyla doldurdukları karanlığı aydınlatamayacağımız bu aile, bizlerle tanışmayı bekliyor:
“Karanlığın da içi dolmaya başlamıştı, tıpkı evimizin eski eşyalarla dolmaya başlaması gibi.”
Son olarak kitaptan seçtiğim birkaç alıntıyı buraya bırakıyor ve anlatımımı burada noktalıyorum.
“Bazen babanın zamana karşı uçan ama artık kendi çeperinin içine kapanmakta olan bir kelebek olduğunu düşünüyorum. Kim bilir, belki ben de onun gibiyimdir.”
“Bir gün annem artık sesli harfleri de söyleyememeye başladı. Annemin sesi konusunu çok düşündüm. Konuşurken sözcükleri yutmamamı öğütlemişti bana. Belki kendisi öyle yapmıştı. Belki kendi sesini yemişti. Önce hava, sonra ses. Annem çok şey yiyordu.”
“Jens cebinde reçine sarısı bir evrene hapsolmuş bir karınca taşıyordu. Karınca, Jens’in sahilde çocuklarına gösterdiği şekilde yıllar önceki görüntüsündeydi hâlâ. Sahildeki görünümü de milyonlarca yıl önceki hâliydi. Karıncanın amacı kuruyup katılaşmış reçine topağını alıp hastalıklara karşı kendisini koruması için yuvasına götürmekti. Ama bir gün, yapışkan bir reçine damlasına yakalanması milyonlarca yıllık hapsini başlatmıştı. Hayatını kaybetmişti ama vücudu olduğu gibi kalmıştı. Aynı anda iyileştirici, öldürücü ve muhafaza edici bir özelliği vardı reçinenin ve Jens bu özelliklere hayrandı.”
“Jens, kızı Liv’e karanlık her acıyı alır derken bunu öylesine söylememişti. Jens en çok etrafını sarıp sarmalayan karanlıkta iyi hissediyordu kendini. Hafızasının derinliklerinde, karanlık tabutun içinde yatarken duyduğu babasının sıcak nefesi ve ahşap kokusu vardı. Anlayış, güven ve ortak sırlara sahip olma duygusu.”
“İşte o gün konteynerde oturmuş, oyuncak ayının içini dışına çıkarmış; annemin deliklerini, şelaleyi, paraları, tavşanları, doktorları, reçineyi ve katılaşan ateşi düşünüyordum. Babamın yapmakta olduğu tabuta bakıyordum.”
şerefhan ayten
2021-12-11T10:52:44+03:00Muhtemelen yine okumayacam, ama sizi okudum
Ayşenur Cengiz
2021-09-03T10:32:29+03:00Beğenmene sevindim Fatotes'çim, bol bol sevgi 🧡🧸
Fatotes
2021-09-03T01:53:42+03:00Normalde gerilim romanlarını pek tercih etmemekle beraber gerek senin detaylı anlatımın ve beğenin gerekse kitaptan yer verdiğin alıntılar bende büyük bir merak uyandırdı. Kurgusal bir romana göre betimlemeleri ve içeriği oldukça zengin olmalı, okunacaklar listesine eklendi. Teşekkür ederim bu güzel tanıtım için :)