Düşünüyorum. Seviyorum karanlıkta oturmayı. Bir de önümde yapay ışıklarla donatılmış şehir manzarası varsa ne âlâ! Tek başıma, hiç ses çıkarmadan oturuyorum. Dinliyorum şehri. Ufak bir uğultudan başka bir şey yok.
Düşünüyorum, düşünüyorum ve düşünüyorum. Ne düşündüğümü düşünüyorum. Gelecekte beni ne bekliyor onu düşünüyorum. Düşündükçe içime kara dumanlar giriyor ve beni boğuyor. Kalbim sıkışıyor ve gözlerim doluyor. Ama ağlamıyorum, ağlasam rahatlarım belki. Hayır ağlamayacağım. Yine kendimle inatlaşıyorum. Ne kaybettiysem inatçılığımdan kaybetmedim mi? Umudumu bile... Hâlâ da kaybetmiyor muyum? Elimde ne kaldı? Sadece birkaç tablo... Onların da yüzüne bakamaz oldum. Tükendim. Yoruldum kendimden.
Düşünüyorum, düşünüyorum ve düşünüyorum. Her yaptığım ya mükemmel olmaya ya da yok olmaya mahkûm. Bir ortasını bulamadım hiçbir zaman. İnsanları kırıyorum onlar da beni kırıyor. Her söylediğim söz, ağzımdan çıkınca yere dökülüp kırılıyor. O kadar narinler ki bu dünyaya geldikleri anda ölüyorlar.
Düşünüyorum, düşünüyorum ve yine düşünüyorum. Her şeyi bilmek istiyorum. Bütün bilgiye ulaşmak ve aydınlanma yaşamak... Bilgilerin ağırlığı altında eziliyorum. O kadar bilgiyi ve tecrübeyi nereye sığdıracağım? Daha toysun diyorum, dinletemiyorum kendime. Her şeyi bilmeye çalışırken kayboluyorum ve bildiklerimi de unutuyorum.