Karanlığa mahkum bırakılmış bir güneşsin,

ruhunu görüyor, acını biliyorum.

Benden esirgediklerin var, derinimi acıtıyor...

Kimdin sen, bu kadar kırılmadan önce?


Açtım dikişlerimi, sadece sen öp diye.

Tenime dokunduğunda, yaktın ateşinle.

Ve ben arzulamadım yanmayı,

hiç böylesine...


Sadece bir öpücük değildi bu,

daha fazlasını yaptık seninle...

Gözlerinde kaybolmama izin ver.

Sesinle sarılıyorsun bana, farkında bile değilsin...

Düşüyorum sana, haberin yok bile...


Yara almış bir çocuk görüyorum,

tek isteğim sarılmak şefkatle.

İçinde sustuğun şiirler var,

duyuyorum melodilerini,

sen söylemesen bile...


Sarhoşken söylediklerini, ayıkken duymak istedim sadece.

Kulaklarım patlayacakmışçasına duydum sessizliğini.

Sen susuyorsun,

Ve içinde tuttuklarınla, mezarımı kazıyorum ben işte.


Bir yara bandı yapıştırdın sırtındaki mermi izlerine,

görmek için yeterliydi, dokunmak bile.

Çünkü aldığım kılıç yaralarını,

estetik dikişle kapatmıştım ben de.


Sevdiğim bir yazar sormuştu;

yollarımız kesişir mi? diye.

Buluştuk işte.

Ama daha ne kadar yanabiliriz,

boğulduğumuz suyun içinde?


(17 Eylül 2023, Pazar, 21.27)