Kim bilir kaç kez geçtiğim karar kapısının eşiğindeyim yine. Kendime bilindik cümleleri tekrarlayıp duruyorum. Anlatmaktan da sıkıldım anlamaya çalışmaktan da. Devam edebilmek için karar vermekle kalmayıp uygulamaya geçmem lazım, biliyorum. Her şeyi geride bırakmam lazım, biliyorum. Düşünüyorum, düşündükçe geride bırakmaya çalıştığım şeyin aslında kendim olduğunu fark ediyorum. Canımı yakıyor kendimden kurtulmak istiyor oluşum... Zihnimde filmi geriye sarıyorum. Bu diyorum, bu son yüzleşmem olacak geçmiş ama geçememiş her şeyle.
Yüzüme bir şimşek gibi iniyor ilk tokat. O tokatla bir bardak daha süt isteyemeyeceğimi öğreniyorum babamdan. Elimden boş bardağı bir hışımla alıp küfürler savuruyor. Beş yaşındayım, sütten korkuyorum. Benimle yetinmeyen babam ikinci tokadı anneme savuruyor. Bacaklarına sarılıyorum annemin, birlikte düşüyoruz yere. Artık sütten nefret ediyorum! Beyazlığı midemi bulandırıyor sanki. Bir bardak sütü kusuyorum salonun ortasına. Sen misin nimeti ziyan eden? Bağırışları kıyamet oluyor. Kulaklarımı tıkayıp olduğum yere çöküyorum.
Bir gece annemi koltuğa kıvrılmış ağlarken buluyorum. Elinde babamın fotoğrafı. Yanında başka bir kadın. Gülüyor babam. Babamı ilk kez gülerken görüyorum... Annem benden saklamaya çalışıyor. Arkadaşı babanın, iş arkadaşıymış diyor. Ben anlıyorum ama on üç yaşındayım artık. Aldatılmayı anlıyorum, aldatılmanın ağırlığını kavrayamıyorum. Her şeye rağmen annem bırakmasın babamı istiyorum. Babam giderse okulda herkes benimle dalga geçer gibi geliyor. Ruhum zaten okulda hep eziliyor... Annem yüzündeki morluklar görünmesin diye veli toplantılarına hiç gelmiyor. Sevmiyor seni ailen diyorlar bana, sevseler gelirlerdi... Annem beni seviyor biliyorum. Neden gelmediğiniyse çok geç anlıyorum.
Babam bazen beni okuldan almaya geliyor. O kadar seviniyorum ki, havalara uçmak bu işte. Böyle günlerde üstü başı hep parfüm kokuyor. Sakalları da düzgün. Gömleği jilet gibi. Arkadaşlarım babamın yanında görsünler beni diye uzun uzun oyalanıyorum. Yıllar sonra öğreniyorum, sevgilisinin evi okulun yanındaymış. O kadına geldiğinde alıyormuş beni sadece...
Artık on dokuz yaşındayım. Annem boşanmaya karar vermiş. Son dayağımı yiyorum babamdan, anneme destek olduğum için. En yakın arkadaşımın babası avukat. Bize yardım etmek istediği için annemle evlenmek istediğini düşünüyor. Hatta ileri gidiyor, annemin kendisini aldattığını bile söylüyor. Dik duruyoruz annemle. Dayaklara, küfürlere, hakaretlere karşı dimdik duruyoruz. Boşanıyorlar... Birkaç yıl sonra ölüyor babam. Borcu varmış birilerine, cinayet olduğunu düşünüyorlar.
Hayatımda hiçbir ölüm beni bu kadar az sarsmamıştır. Tanımadığım onlarca insan için ağlayan ben tek damla gözyaşı dökemiyorum cenazede. Haftalar sonra başlıyor ağlamalarım. Giden çocukluğuma ağlıyorum. Kazandığım psikolojik sorunlara ağlıyorum. Asla hiçbir erkeğe güvenemeyecek oluşuma ağlıyorum. En çok da ortaokuldaki o ezik kıza ağlıyorum. Hala öyle ezik hissediyorum çünkü. Hala kimse beni sevemez gibi geliyor. Hala herkes benimle alay ediyor gibi geliyor. Hala çok kötüyüm...
İşte bunlardı geride bırakmak istediklerim. İşte o ezik kızı unutmak istiyorum. Bunlar hiç yaşanmamış olsun istiyorum. Karar kapısındayım. Son bir adım daha açıp içeri giriyorum. Aldığım kararı uygulayabilmem için kendimi alnımdan öpüyor, cesaret veriyorum. Yapabilirsin kızım, yapabilirsin...
Aylin Balcı Çevik
2021-01-01T20:25:22+03:00Çok teşekkür ederim yorumlarınız için... Hissettirebildiysem ne mutlu bana :)
Yusuf Sun
2021-01-01T20:04:06+03:00Ne güzel bir öykü böyle nasıl bu kadar içten ve samimi... Öykünün her bir satırı birbirine bağlı. Sımsıkı. Verilen duygu hiç zorlamadan hissettirdi. Üslubunuzu çok sevdim.
Ali
2021-01-01T19:47:37+03:00Yazı ve anlatım o kadar güçlü ki olayları okudukça bende yaşamış gibi hislere saplandım resmen kızdım üzüldüm korktum.
Maalesef bulanık bir ayna oldu yada zaman tüneli ama bir şekilde o kadar dokundu ki bana, bazı insanların kendisi değil de hayatları tanıdık gelir öyle hissettim bu muhteşem yazıyı okudukça.