Marx, tarihsel materyalizm olan Hegel’in diyalektik yaklaşımından etkilenmiştir. Maddenin ve varlığın düşünceden bağımsız ele alınması gerektiğini söylemektedir.
Marx, toplumsal emeğin toplumsal ilişkileri dönüştürdüğünü öne sürmektedir ve tarihsel materyalizmi, insanın yaşamak için doğaya karşı verdiği mücadele sonucu emek üretimine geçtiği üzerinden ele almaktadır. Bu diyalektiğin, doğaya karşı ilk çelişki olduğunu söylemektedir. Bu çelişki, daha sonra ortaya çıkacak olan toplumsal ve bireysel çatışmanın kaynağı olarak görülmektedir. Toplumsal yaşam için yeniden üretime girmek, toplumsal emek ve çalışmak önemlidir. Altyapı ve üstyapı kavramlarından bahsetmektedir. Altyapı ekonomiyi; üst yapı siyaset, felsefe, sanat, vb. belirlemektedir. Marx, toplumsal gerçekliği belirleyenin bilinç, bilinci belirleyenin ise toplumsal gerçeklik olduğunu söylemektedir.
Marx’ın genel anlamda iktisadi temele dayanan düşünce sistemi, sınıf mücadelesi olarak değerlendirilmektedir. Yabancılaşma, din ve sınıf gibi bazı kavramlar üzerinden ''sınıf mücadelesi'' düşüncesini açıklamaktadır. Yabancılaşma; insanın üretici etkinliklere, ürettiğine, iş arkadaşlarına, kendi potansiyeline karşı dört aşamada gerçekleşen sürecini anlatmaktadır. Marx bu bakımdan insanlık tarihini, insanın doğa üzerinde hakimiyet kurarken bir yandan da yabancılaşması gerçeği olarak değerlendirmektedir. Marx’a göre din, yabancılaşmış düşünsel bir üründür. Dinsel veya benzeri mistik açıklamaların, egemen sınıfın iktidarını meşrulaştırmak üzere kullandığı söylemler olduğunu ifade etmektedir. Örneğin, iktidar herkesin eşit yaratıldığını söylerken, aslında halkı dengede tutmayı ve başkaldırmalarını önlemeyi hedeflemekteydi. Marx’ın düşüncesinde din, baskılanan ve sömürülen kişilerin acılarını katlanır kılmak için kullanılan (söylenen) bir afyondur. Ezilen kişilerin sığındığı din, onları yoksulluktan kurtarmamakta, aksine öte dünya (metafizik) üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Bu durum iktidarın meşruiyetini ikiye katlamaktadır. Marx’ın düşüncesinde sınıf kavramı ise endüstriyel gelişmelerin yol açtığı çelişkilere dayanmaktadır. Sınıflar, üretim araçları ile kurdukları ilişkiler neticesinde belirlenmektedir. Bu noktada, burjuva ve proleter olarak adlandırılan iki sınıf karşımıza çıkmaktadır. En genel tabiriyle burjuva (kapitalist sınıf) üretim araçlarına sahipken, proletarya mülksüzleşerek ücret karşılığı çalışmak durumundadır. Marx ''kendinde sınıf'' ve ''kendisi için sınıf'' kavramlarını, proletaryanın bilinçlilik hali üzerine kullanmaktadır. Kendinde sınıf, sınıf bilincinin olmadığı bir biçimi ifade ederken kendisi için sınıf, sınıf bilincini taşımak demektir. Marx, proletaryanın artık kendinde sınıf olmaktan kurtulup kendisi için sınıfa dönüşerek örgütlenmesi gerektiğini ve bu sayede burjuva düzeninin yıkılabileceğini söylemektedir.
Kaynaklar:
Cihan, N. MARX, ENGELS, LENİN VE DIETZGEN: BİR İŞÇİNİN GÖZÜNDEN DİYALEKTİK MATERYALİZM. Madde, Diyalektik ve Toplum, 338.
Demir, Z. (2018). Karl Marx’ın bakış açısından kapitalist toplumda yabancılaşma ve sonuçları. Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi, 3(5), 102-120.
Erdem, H. H. (2005). Marx felsefesinin temel kavramları ve tarihsel-diyalektik materyalizm. Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 4, 27-41.
Özyurt, C. (2014). Marx’ta Yanılsama ve İdeoloji Olarak Din. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7 (2), 207-240.
Yazar: Dilara Aydın
Nazlı Doğa Yula
2021-03-27T16:54:24+03:00Harika bir içerik