Salonun lambasını kapatmayı unutmuş. Ya da bilerek mi bırakmıştı öyle? Ben kapatayım diye... Yanına gidip ne yaptığına bakayım, onu görünce her şeyi unutayım diye bilerek mi bırakmıştı? Ya da yanılıyordum, unutmuştu sadece. Çoktan uyumuştu. Kalkıp bakmalıydım, hangi teorimin doğru olduğunu görmeliydim. Ama kalkmayacaktım değil mi... Kalkamazdım, gururlu biriydim. Siktiğimin gururu yüzünden böyleydim. Neyse, gerek yok bu kadar sinirlenmeye, nasıl olsa uyuduğum an yine yanımda olacak. Olacak değil mi? Kalkmalı mıydım? Bakmalı mıydım ona?


Gitmişti. Yollarımız ayrılmıştı. Lambanın açık kalma nedeni bendim, unutmuştum kapatmayı. Birkaç gün önce gitmişti. Git, demiştim ona, o da gitmişti. Durmamıştı bile. "Senden sıkıldım artık," demişti. Çekip gitti. İyi de oldu gitmesi, artık onu düşünmeme gerek yok. Kendi hayatımı yaşayabilirim. Gezer tozar, eğlenirim. Kızlarla buluşur, yeni arkadaşlıklar edinirim. Hayatım devam ediyor sonuçta. Yeni birini alırım hayatıma; daha iyi birini, daha yakışıklı, daha anlayışlı, daha çok değer veren...


Masada unutmuş kahvesini. Bitirmemiş daha. Yoksa bitirememiş miydi? Ona git demiş miydim gerçekten yoksa o mu gitmek istediğini söylemişti? Valizini hazırlamıştı sanki, eve gelmiştim, elinde valizle "Ben gidiyorum," demişti. Öyle miydi ki? O zaman kahve bana mı ait? Dün hiç kahve içmemiştim ki... İçmiş miydim yoksa? Vaktim olmuş muydu? Hatırlayamıyorum. Sanki benliğim kaybolmuş gibi. Bir şey eksik ama ne? Eksik olan o mu yoksa? Gitmiş miydi gerçekten? O zaman salonun lambası neden hala yanıyor? 


“Lambayı kapatır mısın?” Bağırıyorum. Bağırıyorum, neden hala cevap vermiyor? Bu kadar derin uyumaz ki o. Kuş gibidir onun uykusu, küçük bir tıkırtıya hemen uyanır. Yeniden uyumak için boynumda gezinir parmakları; ne varsa boynumda... Gece uyurken de dolanır parmakları oraya. Hayır, beni en rahat öldüreceği yer boynum diye mi sürekli eliyle boynumu okşuyor acaba?.. Şah damarımı keşfettikten sonra daha rahat öldürmek için...


Onun ellerinde ölmek kötü bir düşünce değil. İlk tanıştığımızda ne demişti, hatırlıyor musun? “Şah damarı hem kalbini hem de sinirlerini etkileyen en önemli geçiş, şah damarını ele geçiren seni de ele geçirir. Kurtlar, kurbanlarının ilk şah damarına saldırır kurbanları daha rahat can versin diye. Kalbini ele geçirmek için önce şah damarını ele geçirmeliyim, kollarımda ölürken daha az acı hissedeceksin.” Gülmüştüm bu sözlerine. Meğer doğruyu söylüyormuş. Bu kadar çok kan kaybederken acıyı daha az hissediyorum. Acıya alışıyorum ya da ölüyorum.


Sigara tablası devrilmiş. Şimdi kim temizleyecek bunları? Hayır, tablasın sen, nasıl düşebildin? Yangın da çıkabilirdi. Ya içinde kor olsaydı... Yanardık o zaman. O zaman içimdeki yangın diner miydi? Tüm oda cayır cayır yanarken benim yangınım söner miydi? Giderken açık unutmuştu lambayı. "Nereye?" diye sordum. "Gitme," dedim. Arkasından çığlık attım ama o gitti. Duymadı hiçbirini. "Senin yüzünden bitti," dedi. "Senin gururun yüzünden. Sen bizi bu hale getirdin, sen bitirdin," dedi. Yalan söylüyor, o bitirdi. O gitmek istedi. Gitmek isteyene dur denir mi hiç? Denmez, denmemeli.


Eve geldim. Kapıyı açtım. Koltuktaydı. Kahve içiyordu. Yanına oturup beline sarıldım. “Gidiyorum ben,” dedi. Baktım galiba ona, anlamadım. Anlayamadım. “Zarar veriyoruz,” dedi. “Uygun değiliz,” dedi. “İki farklı yaradılışa sahibiz,” dedi. “Peki,” dedim. “Tamam.” Beline sarıldım, burnuma kokusu doldu.


Lamba bu gece de açık. Açık bırakıyorum artık hatta hiç kapatmıyorum. Onun bıraktığı gibi duruyor oda. Yerde kül tablası, masada kahve bardağı, koltukta atkısı... Ne olmuştu o gece? Neden bir anda her şey bitmişti? Ne yapmıştık birbirimize?


Gülüyorduk birlikte, yorgundum. Hatta uyuyordum galiba ya da uyumak üzereydim. Bir anda ayağa kalkmıştı. “Olmuyor,” demişti. “Beceremiyorum.” “Bitirelim burada. Yalan söylemeye gerek yok. Sevmiyorsun beni.” Bakmıştım yüzüne; ne diyordu bu... Ne saçmalıyordu... Dünyanın en huzurlu insanıydım o an. Dünyanın en mutlusu. Odaya gitti sonra, valizle döndü. “Bir şey demeyecek misin?” dedi. Sadece baktım. Güldü. Tuhaf bir gülüştü ama içinde acı vardı. Ayağa kalktım. Müziği açtım. Kapı çarptı. Lambayı açık unutmuştu. Kalkıp söndürmeli miydim?