Şu karşıdaki kuş kadar yalnızım bu dünyada... Üstelik yağmurun altındayım. Kanatlarım ıslak, ağır külçe kadar. Kalkıp gitsem gidemiyorum, daha da ağırlaşıyorum çırpındıkça. Hayattaki bütün isteklerim bir bir sınavım oluyor. Her seferinde bilmediğim, beklemediğim yerden vuruyor beni kanatlarımdan.


Şu karşıdaki kuş kadar yalnızım. Bütün hayat sanki karşıma dikilmiş jiletli barikatlar gibi. İlerlemeye çalıştıkça takılıp kanıyorum. Üstelik iyileşmesi de çok zor, uzun, acı dolu ve yine...


Bir kafesin içindeyim sanki... Verilen bir alanın içinde dönüp duruyorum ben ilerliyorum sanıyorken. Yine en başa, yine ilk sınavımın olduğu yere, o zamana dönüyorum. Zaman eğilip bükülüyor ben yine aynı yerde aynı sınava tabi tutuluyorum.


Şu karşıdaki kuş kadar değilim... O istediği yere uçuyor, bense aynı yerimde mevsimlerin geçip gitmesini izliyorum hala yalnız. Ayağımdaki pranga her gün daha da ağırlaşıp yakıyor canımı, uçup gitmem imkansız.


Şu karşıdaki kuş... Gitti. Kim bilir nereye... Ben yine burada aynı yerde dışarıdaki fırtınayı izliyorum. İçimdeki fırtınayı unutmak istermişçesine.