Nihayet yüzler gülmüş, kasabadaki herkes uzun süren kuraklığın ardından yağan yağmur ile bir parça da olsun mutlu olmuştu. Son iki aydır kasabaya tek damla yağmurun düşmemesi kasabadakileri sıkıntıya sokmuş, herkesin gözü gökyüzünden düşecek yağmuru bekler olmuştu. En sonunda beklenilen olmuş; iki ayın ardından önce küçük damlalar ile, ardından sağanak şeklinde yağan yağmur ile su depoları dolmuştu. Ama bu yağmur ardından büyük bir tartışma da getirmişti. Kasabanın ileri gelenleri bir yana, köyün öğretmeni ve gençler kasaba meydanında tartışmaya başlamıştı. Bir kısmı yağmurun yağmasını iklim ve doğaya bağlarken bir kısım da yağmurun yağmasını çıkılan yağmur duasına bağlıyordu. Bu tartışma iki ay boyunca devam etti. Ve nihayetinde tartışma kavgaya dönüştü. Araya giren jandarma komutanı, belediye başkanı ve kaymakam; bütün kasaba halkını toplayıp bir saate yakın yaptıkları konuşma ile iki tarafı barıştırmış olsa da ara ara yeniden tartışmaya devam ediyorlardı. Kışın başlaması ile yapacak hiçbir şeyleri olmayan kasaba sakinlerinin bütün günlerini kahvede geçirmeye başlamalarıyla bu tartışma tekrar alevleniyor olsa da geçim derdi, yağmurun nasıl yağdığı tartışmalarını geride bırakmaya yetmişti. Kasabalı, bir kurtuluş yolu aramaya başlamıştı.

Ülkedeki ekonomik sıkıntı, şehirlisinden köylüsüne herkesi giderek zor bir duruma sokuyordu. Artık kasaba halkını kıtlık korkusu sarmaya başlamıştı. Ancak yaşadıkları bu sıkıntıda da halk ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı hükümeti suçlar iken diğer kısım bu bizim imtihanımızdır demeye başlamıştı. Hükümetin yanlış politikaları, şatafatlı gösterişleri görmezden gelinirken bütün suçu yıllar boyunca iktidar olamayan muhalefet partisine kesmeyi seçmişlerdi. Köyün yaşça büyükleri oluşan ekonomik sıkıntıları görmezden gelirken köyün gençleri geçmişe değil geleceğe bakmanın derdinde olmuşlardı. Gençler ne kadar sulh içinde tartışılmaya çalışsa da bu tartışmalar bir türlü kavga ile bitiyordu. İkiye ayrılan halk birbirlerini hainlik, yabancı devletlerin işbirlikçiliği ile suçlamaya başlamışlardı. Artık kasabada kimse kimseye selam vermez olmuş, yaşanılan bu durumdan herkes rahatsız olmaya başlamıştı. Bu kargaşaya kasabanın belediye başkanı da dâhil olmuş, başkan da yaşanılan ekonomik sorunun fiyatlardaki artışın dış ülkelerin bir oyunu olduğunu ve bu hale gelmelerinin kendilerinden önceki iktidar olduğunu ve bunun bir imtihan olduğunu söylemek ile yetinmişti. Belediye başkanının ve kasabanın ileri gelenlerinden birkaç kişinin gelecek seçimlerde milletvekili olmaya hayalini gütmesi kasabada ikiye ayrılan tarafta çoğunlukta olanların yanında yer alması ile olaylar değişik bir hal almıştı. Kasabanın ileri gelenleri ve belediye başkanı, mevcut iktidarın gözüne girebilmek için olanca çaba harcıyor; her gün asılsız haberler ile ülkenin iyiye gittiğini söyleyip kasabaya hükümet yanlısı gazeteleri sokarak herkesin içerisinde yüksek ses ile okumaya başlamışlardı.

Seçimlere iki yıldan az bir zamanın kalmış olması bu tartışmanın şiddetini daha da artırmaya başlamış, en sonunda korkulan olmuş ve kasabanın iki genci birbirlerine silah çekmişti. Birinin ölümü, diğerinin hapse girmesiyle olay bir başka boyuta geçmiş ve kasaba halkı birbirinden iyice kopmuş ve birbirlerini gördükleri yerde kavgaya tutuşur olmuşlardı. Artık kasabada her gün ya bir kavga ya da bir yaralama vakası olmaya başlamıştı. Yaşanan bu olaylar kasabanın ileri gelenleri ve belediye başkanın değim yerinde ise ekmeklerine yağ sürüyordu. Bir sonraki seçimde milletvekilliğinin, hatta bakanlığın hayalini kurmaya başlamışlardı. Artık her hafta sonu kasabalıyı toplayıp konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bu konuşmaların ardı arkası kesilmiyor, söylenen sözler verilen vaatler kasaba halkına garip bir umut veriyordu. Belediye başkanı ve kasabanın ileri gelenleri konuşma yapmadan bir saat önce kahveye gelip hazırlığını yapıyor, kasabalı da meydanda toplanıp onları beklemeye başlıyordu. Ancak yaptıkları bir hata her şeyi değiştirmişti. Belediye başkanı ve yanındakiler konuşmalarının hazırlığını yapmak için kahveye geçtiklerinde başkan açık olan mikrofonu unutmuş ve yanındakiler ile sohbete dalmıştı. Sohbet esnasında kasaba halkının bu durumunun nasıl işlerine geldiğini, tek amaçlarının mevki ve makam olduğunu, öldüren ve ölen gençleri kendilerinin dolduruşa getirdiğini, hatta öldüren gence silahı başkanın kendisinin verdiğini söylemesi bütün kasaba halkı tarafından duyulmuştu. O ana kadar birbirlerine düşman olan kasaba halkı bir anda kenetlenerek kahveye doğru ilerlemesi belediye başkanın ve yanındakilerin linç edilmesi ile kasaba halkı ayaklanmıştı. Ayaklanmanın diğer kasabalara da sıçramasından korkan hükümet, kasabayı askere teslim etmişti. Yaşanan bu olay sonucunda kasaba, jandarmanın kontrolüne girmiş; her yer askerler ile dolup taşmış, ayaklanmaya katılanlar hapse atılmıştı.

Askerlerin kontrolündeki kasaba halkı, olayların ardından geçen altı ayda eski günlerine dönmeye başlamış ve halk, zaman ve korku ile yaşanılanları unutmaya başlamıştı. Her şey yerini derin bir sessizliğe bırakmıştı.

Bir yıla aşkın süren jandarma kontrolünün ardından asker, kasabadan yavaş yavaş çekilme kararı almış; hapse atılanlar tahliye edilmeye başlanmıştı. Geri dönenlerin bir kısmı geldikleri gibi eşyalarını toplayıp satabilecekleri ne var ise satıp kasabayı terk etmişler, başka bir yere gitme şansları olmayanlar ise kasabada kalmıştı.

Sonunda seçimler başlamış, kasaba halkı oyunu kullanmış, yaşanan olayların getirdiği korku ile sonuçları beklemeye başlamıştı. Kasabanın büyük çoğunluğu mevcut hükümetin gideceğinden ümitli iken hükümet, seçimleri büyük bir fark ile kazanmıştı. Kasaba halkı birbirinin yüzüne bakakalmış; şatafatlı gösteriler, şaşaalı iktidar hareketleri kaldığı yerden devam ederken akıllarında yaşanılan olaylar kalmıştı.