dünyadaki en memnuniyetsiz insan benmişim, olabilirim
saatlerdir abdest tutuyorum tazelemeyeceğim
açtığım parantezleri de kapamayacağım
bozkırın ortasında söğüt ağacı
rüzgarın âlâsı teninden esiyor
nasıl kılınsın ikindi, beynimde yankılanırken sesin
mayınlara basmadan nasıl geçerim karşıya
vebali boynuma içtiğin sigaranın
güldüğün her bir kızın içine ektiğin filiz benim
kirpiklerinin arşında gölgelenen yüzün
sıcaktan bunalan terli ellerin
mahmur gözlerin
usanmış yarınlarınla sen
şükür namazlarımın bir sebebiydin
ne eziyet ettim kendime seninle
her gece unuttum her sabah hatırladım
çelik yelekle gitmeli senin sokağına
çünkü sen alnından vurmuyorsun kimseyi
ki işin bitirmek değil
kalbini hedef alıyorsun karşındakinin
sürünerek geçtik o pesimist yollarından
yek süvariyim şimdi ben de
senden istediğim bu muydu, bizden istediğim neydi
beş mermim vardı bir de senle ben
en uğurlu sayım da beşti
cinsiyetinin olmadığını düşündüğüm tek rakamdı beş
kaçak sigara, kaçak elektrik, kaçak çay
ve kaçak bu sevda
işledikçe derimi yüzen dakikalar
katatonik şizofreninin sessizliğine bürünen bu ev
unutup anamı defalarca soran bu adam
beynimde susmayan sesin
çıkmayan pas tutmuş sesim
yeşili yanmayan trafik lambaları
bu bizim kaderimiz
yarın diye uyandığımız azap dolu bugün bizim
buz tutmuş bu yollar ve zincirsiz bu lastikler bizim
kor bir ateş gibi taşıdığımız bu yürek bizim
elin titreyerek yaktığın sigara ikimizin
ilim öğrenmek için açtığım her kitapta adın...
ruhsatsız bir silahım var
lağvedilsin silahımı elimden almak isteyen bu düzen
Allah’ın haberi var silahımdan
kimse dokunmasın basmam tetiğe
gözlerini görsem dahi basmam
Allah isterse bırakırım silahı ya da seni
boynumdaki ip ve deviremediğim sandalye
bileğimde dik bir çizik ve pusat
Allah peygamber aşkına
ölümü bu kadar kolay dillendirmek de suç olsun
yüzün yüzümün en güzel çizgisi
sen bakıp bakıp görmüyorsun
bakıyorsun anlamıyorsun ve memnunsun nefes almaktan
en aşağılık tarafı bu yaşamanın
seni seviyorum ve sen biliyorsun