Hani bazen bir şeyleri söylemek için, bir yere yetişmek için acele edersiniz ve o andır aslında önemli olan, o zamandır. O an geçti mi çok şey değişir ya, ya da değişim için çok geç kalmışsınızdır. Bir de tam tersi depresif bir tip olarak o anın dışında varoluşsal olarak bile zamansız, bambaşka bir evrendesinizdir. Ne dijital saatinizden çalan alarm ne guguklu saatiniz sizi evreninizden uyandıracak kadar yüksek desibelde değildir. İşte ben bu yükümle yetişmeye çalışırken koşan kadının ayağına çarpan taş kadar önem(s)li(z) olmaktan da guguklu saatin biten pili olmaktan da çok yoruldum.