Sonsuz bir anın muğlaklığında boğuldu. Hiç geçmeyecek sandığı derin sıkıntıları, şimdi gözünü ufacık görünün, hatta hatırlamadığı birer anıydı. Gözlerindeki derin boşluk, yeri doldurulamaz bir şeyin kaybına işaretti. Artık, kendini askıya aldığı tüm hayallerin yerine bir gerçek arzuluyordu. Sessizliği kendine mesken edinmiş, evi bellemişti.

“Tüm dünyaya sessizlik sisi çökmüştü, boş caddeyi adımlarken, adımlarımın sesini duyuyordum.” Sessizlik hiç böyle nüfuz etmemişti benliğime, kendimi kurtarmak istediğim ruh halini yansıtan bir ayna tasarlıyorum. Ufukta beliren silüetler düşünce akışının dağılmasına yol açtı, yavaş yavaş adımladığı caddenin sonunda oraya varacaktı, tüm bu yolu varmak için çıktığı yere, muhtemelen önce biraz bekleyecekti, bir sigara içmesi gerekecekti, gecenin bir vakti duygusuz ve ifadesiz birini görürseniz O’nunla karşılaşmış olma ihtimaliniz vardı.

Yitirdiği bir şeyi arıyordu sokaklarda, belki de hiç sahip olmadığı. Köşeyi döndüğününde sokağın lambası söndü, parlak zihni şimdi sönmüş bir yıldıza benziyordu. Anlamın muğlak sularında boğuldu. Bir rengin tanımını yapmaya çalışmaktı yürüdüğü yeri anlatmaya çalışmak, varacağı yer, kesinliğin beşiği.