"Akşamın ıssızlığı ile olduğu otobüsün camından dışarıya dalmış bir kadın. Arabanın içerisinde uykudan belirli aralıklarla uyanıp sızlanan, babasının kucağında olan küçük kız çocuğunun dışında başka kimseden çıt çıkmıyordu. Tekli koltuğu özellikle seçmiş. 2011 senesinde Ankara yolculuğunda Kazım Koyuncu’nun Ayrılık Şarkısını dinlerken, şimdi ise Kazım Koyuncu-Yalnızlığı Anla şarkısı eşlik ediyordu ona. Herkes sevdiği insanlarla yolculuğa çıkması onu hüzünlendirdi ama sonra fark etti ki aslında böyle olması gerekiyordu. Yalnız...
‘Ne uzanan bir kaldı elime
Ne de erişilemez yorgun yüreğim…’ derken şarkı, gözleri dolup izledi yolu. Ve Her bu şarkı çaldığında yalnızlık duvarını kimsenin yıkamayacağını hatırlar gibi…"
(Gerçek hayattan alıntı.)
Ne uzanan biri kaldı elime
Ne de erişilemez yorgun yüreğime
Bir boşluk ki nasıl insanla dolsun
Bilmiyorum var mı daha acısı
Yalnızlığı anla
Bir bahçıvan çiçeklerinden yoksun
Bir ırmak akamıyor kuru kaynağı
Fırlatırdım bir taş gücüm olsaydı
Yıkmaya yalnızlığın duvarını
Yalnızlığı anla
Hep böyle mi varla yokun savaşı
Ya kazanan yoklar onlar hep böyle mi
Bir boşluk ki nasıl insanla dolsun
Bilmiyorum var mı daha acısı
Yalnızlığı anla