Birden kedi yağmaya başladı. Hemen bir tentenin altına attık kendimizi. Tenteye kediler “Miyav!” diye diye vurdukça irkiliyorduk. Yavru, tombul, sarman, cins... Türlü türlü, çeşit çeşit kedi, şakır şakır gökyüzünden yere düşüyor, düşmekte olan kedilerin miyavlama sesleri korkunç bir yükseklikte yankılanıyor, fakat hepsi de döne döne inip dört ayak üstüne konduktan sonra gamsızca yürümeye başlıyordu ve ne şanstır ki hiçbir kedi diğerinin üzerine denk gelmiyordu.


Yoldaşımla birlikte hemen manzaranın büyüsüne kapılmış, şoku kısa süreli yaşamıştık. Ağzımız açık, yağan kedileri seyrederken yoldaşım “Acaba yavru Russian Blue düşer mi?” diye sordu ve cevap vermeye kalmadan, aradığını bulmak üzere kedi yağmurunun içine attı kendini. Durması için ikaz etmeyi düşündüm fakat ben de beyaz bir yavru Scottish Fold isteğiyle yanıp tutuşmaya başlamıştım; o sağ salim aradığını bulursa ben de yağmurun ortasına atılıp aramaya başlayacaktım.


Görünürde, yağmurun altındaki tek insan yoldaşımdı. Birkaç adımlık yolu sorunsuz atlattı. Fakat sonra, kediler üzerine düşmesin diye yukarı baktıkça yerdeki kedilere basmaya başladı. Kedilere basmamak için yere baktıkça da düşen kediler ona çarpmaya başladı. Çarpan kedilerin bazıları kıyafetlerine tutunmaya çalışıyor, bazıları da değebildiği yerlerini tırmalıyordu. Ona çarpıp düşen ve onun üzerine bastığı kediler, sorunsuzca yere konan kedilerin aksine şuursuzca kaçışmaya başladılar. Gamsızca yürümekte olan ve yere henüz iniş yapan kediler de ister istemez bu koşuşturmaya katıldı. Kısa bir süre sonra, bu görkemli ve düzenli kedi yağmurunun yerini, yeri ve göğü kaplayan ürkütücü bir kaos aldı. Artık döne döne yere düşmüyor, havayla mücadele ederek birbirlerinin üzerine düşüyordu kediler. Yerde öyle hızlı ve yoğun bir hareketlilik vardı ki bu hareketin milyonlarca kediden kaynaklandığı belli bile olmuyordu.


Çok geçmeden yoldaşım bu kedi denizinin içinde kayboldu. Bir daha ondan haber alamadım. Bir daha da beyaz yavru Scottish Fold istemedim hiç.