Uyarı: Bu içerikte tetikleyici unsurlar bulunabilir.



Kimsenin yanında olmadığı o an omuzların düşer ve derin nefesini solursun. Çünkü yalnızlığınla yaşamak için yarattığın güç omuzlarına ağır gelir, nefesini tüketir. Fakat kimsenin yanında olmadığı o an kalbin isyan eder sana, yaratılışına. Ve gözyaşları yavaşça yuvalarına yükselir fakat onlar bile senin kadar yalnız değildir.


Masal yüzüne yansıyan ışıkların altında esrimeyle başını geriye yatırdı. Yüzünün yarısı gri renkle solarken diğer yarısı rengarenk ve neşeliydi. Sonsuza kadar ayakta yüzüne vuran ışığın altında başını geriye yatırıp durabileceğini düşündü. Renkli ışıkların altında parıldayan yanı onu gülümseten anıları hatırlatıyordu bu yüzden gözlerini kapattı ve geçmişin gözlerine yansımasına izin verdi.


Kulüpte dans ederken genç bir adam ona eşlik etmeye başlamıştı, renkli ışıkların altında bedenleri uyumla salınıyordu. Müzik yavaşladığında genç adam tek bacağı üstünde hafif eğilerek sağ avcunu Masal'a uzattı. Tereddütle elini adamın avcuna kaydırdı. Heyecanla harmanlanan yumuşak notalar bedenlerin ritmiyle etrafa sihir saçıyordu. Gözlerini birbirinden ayıramayan iki genç için diğer insanlar ve sesler karanlığa gömülmüştü. Genç adam kıza tuhaf bir teklifte bulundu: "Benimle bir şişe şarap içerseniz belki adımı öğrenebilirsiniz?"

Masal bu teklife şaşkınlıkla gülümsedi. Hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği küçük sorular merak uyandırıcıydı. Bir şişe kırmızı şarabı alıp kulübün karşısındaki sahile yürüdüler. Denizin görkemi gecenin ihtişamını tamamlarken şişenin dibine gelmişlerdi. Masal umursamaz görünerek genç adama adını sordu. Adam hınzırca gülümsedi ve dudağının kenarındaki çukur belirginleşti.

"Ben, Timur."

"Ben de Masal," dedi genç kız.

Fakat ayaklanmış suyun kumsala vurup kaçtığı çizgide yürümeye başlamıştı. Timur oturduğu yerden seslendi: "Masalları severim!"

Arkasına bakmadan gülümsedi Masal ve yürümeye devam etti.

"Soyadımı merak etmiyor musun?" diye seslendi Timur.

"Yarın kahve içerken öğrenirim diye düşünmüştüm," diye yanıtladı Masal.

Timur'un kahkahası gecenin içinde yankılanırken Masal yeri ve saati söyleyerek uzaklaştı.


Yüzünü gri ışık kapladığında Masal'ın nefesleri hızlandı sanki geçmiş boğazına pençesini geçirmişti. Alıştığın zaman geçmişin pençesi bile zevk verebilirdi. Kesik kesik zihnine doluşan görüntülerde zorlayıcı dokunuşlar tenine yara açıyordu. Kurtulmak için debelendikçe yatağa daha fazla gömülüyordu. Üzerinde devinen adamın gözleri karanlığın aleviydi. Bir ömür boyu sürecek yara ruhuna sivri darbelerle saplanırken aslında zamandan sadece birkaç dakika çalınmıştı. Bileklerindeki zorba güç azalırken adam kadının yanına devrilir gibi kendini yatağa bırakmıştı. Komodinin üzerindeki sigara paketini kavradı ve içinden bir dal sigara alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Çakmağı çaktı ve deri bir nefesi kıvraklıkla içine çekerken tek nefeste sigaranın ucunda kıvılcımlar tutuştu. Birkaç derin nefesin sonunda damarlarına nikotinin rahatlığı yayılan adam kadının çenesini sertçe kavrayarak kendine çevirdi. Göz göze geldikleri an mırıldandı: "Artık benimsin. Anlıyor musun?" diye sordu.

"Artık Timur'un malısın."

Kadın korkuyla geri çekilmeye çalıştı ve çarşafla bedenini örtmeye çalışırken Timur'un hain bakışları sırıtarak kadının üzerinde gezindi.


Masal nefes almak istercesine yüzünü renkli ışıklara çevirdi, kısa süre sonra nefesi düzene girmeye başladı. Timur tabağındaki pastadan çatalla bir lokma ayırdı ve Masal'ın dudaklarına doğru çatalı yola çıkarttı. Masal suratını ekşiterek karşılık verse de dudaklarının kapısına dayanan bu askeri yutması gerektiğini hissetti. Birkaç kez ağzının içinde çevirerek midesine yuvarladı ve kristal kadehi dudağına dayadı. Kafasındaki hasır şapkayı tutarak kadehi kafasına dayaması Timur'u güldürmüştü. Piknik eşyalarını topladılar ve çimlerin üzerindeki beyaz örtüye uzandılar. Kiraz ağacının beyaz çiçekleri üstlerine yağarken Timur fotoğraf makinesiyle göğsünde yatan Masal'la kendini uzandıkları yerden çekti. Ansızın kameraya yakalanan Masal'ın ikinci pozu eliyle yüzünü kapatmak olmuştu. Üçüncü pozda ise Timur, Masal'ın elini uzaklaştırarak dudaklarına öpücüğünü kondurdu. Masal'ın şaşkınlıkla irileşen gözleri ikisini de güldürmüştü.


Gri ışık yüzüne değdiği an geçmiş Masal'ı içine çekti. Her gece yatağını zorla paylaştığı adama artık alışmıştı hatta öyle ki bu zorbalıkların da tuhaf bir bağımlılığı vardı. Masal zorbalığa uğramadıkça Timur'a yaklaşıyor, Timur'a yaklaştıkça zorbalığa uğruyordu. Tenindeki yerli yersiz morluklar bir dövme gibi kadın için ilgi çekici bir hâl alıyordu. Fakat bazen acının dozu arttıkça Masal adamdan kurtulmak istiyordu işte o anlarda Timur her seferinde olduğu gibi Masal'ın müstehcen videolarını sosyal medyada paylaşmakla tehdit ediyor ve kadını zincire vuruyordu. Nihayetinde Masal'ın ruhunun derinliklerine kadar oyulmuş bir boşluktan başka hiçbir şey kalmayıncaya kadar ruhunu parçalamaya devam etti. Ve Masal bir gece ansızın aynada o boşlukla yüzleşti. Ertesi gün Adliye'ye gidip evindeki zorbadan şikayetçi oldu. İçten içe bu şikayetin Timur'u durduracağını düşünüyordu. Fakat Timur'un yarınsız bir adam olduğunu bilmiyordu.


Renkli ışıkların altına kaçarak adeta sığındı Masal. Timur güzide bir mekanda akşam yemeğinden sonra dizlerinin üstüne çökmüş Masal'a bir soru sormuştu: "Benimle evlenir misin?"

Masal şaşkınlıktan küçük dilini yuttu.


Gri ışıklar Masal'ı yakaladığında kaçamadan esir düştü. Şikayetine karşılık Timur uygunsuz videoları sosyal alemde yayınca ortalık iyice kızıştı. Ne telefonunu eline alabiliyordu genç kadın ne de sokağa çıkabiliyordu. Ahlaksız tekliflere, hakaretlere katlanmaktansa namus bekçilerinden uzakta evinde bir köşede saklanmayı yeğlemişti. Yine de bir sabah erken saatte fırına yol aldığında Timur'un dejenere arkadaşlarından birinin ağına takıldı. Adam Masal'a doğru yaklaşırken gözlerinden geçen ikrah edici isteklerin gölgesi tenine düştü. Masal yüz vermeden yanından geçip gitmek isteyince kolundan tutup kendine çevirdi.

"Yapma böyle güzelim, Timur'a bedava bize parayla mı yoksa?"

Aldırış etmeden kolunu adamın elinden sertçe çekerek kurtardı Masal, gözlerinden ateş fışkırıyor olmalıydı ki adam bir adım geriledi.

"Söyle, sen ne kadarsın?" dedi pişkinlikle.

Masal okkalı tokadı adamın yanağında kızarıklık yaratınca ancak anladı adama tokat attığını. Hızlı adımlarla adamdan uzaklaşarak evine dönmek için yeltendi.

"Timur çoktan sözlendi kızım. Umudunu kessen iyi olur."

Masal olduğu yere çakılan adımlarla omzunun üstünden başını geriye çevirdi.

"Evet, doğru duydun. Timur başka bir kızla sözlendi."

O an geçen senelerin ağırlığı Masal'ın ince omuzlarına çöktü. Yılgınlıkla başına gelen her şeyi kabullendi ve önüne dönerek ağır adımlarla evine yürüdü. Her şey zihninde donmuştu, hareketleri donuktu. Bir cinnetin başlangıcı kadının ruhunda kıpırdadı. Telefonunu açtı, Timur'u aradı ve konuşmak istediğini söyledi. Güzelce hazırlandı ve Timur'un en sevdiği elbisesini giydi.

Kavak Tepe'de buluştuklarında ikisi de karşı karşıya bir süre ormanın sessiz açıklığında birbirlerinin gözlerine baktılar. Zaman aralarından usulca dolaşıp geçip gidiyordu. Timur sessizliği de zorba acelesiyle böldü.

"Ne var ne istiyorsun benden?" diye sordu.

"Hayırlı olsun," dedi vakarla Masal.

Hiddetle kadının üstüne atıldı Timur, kolundan çekiştirerek kadını sarstı.

"Sana benim malımsın demedim mi? Bana ait olan başkaldıramaz anladın mı?

Timur'un alçak sesli tehdidi kadını zerre kadar korkutmamıştı.

"Benimle senelerce gönül eğlendirip başkasıyla evlenebileceğini mi sandın?" diye sordu Masal fısıltıya yakın bir ses tonuyla.

Timur tanıştıklarından itibaren ilk kez şaşırmıştı. Kavga etmeye başladıklarında ikisi de içindeki kini, öfkeyi kusarken sesleri gitgide yükseldi. Kelimeler tükendiğinde Masal yenilgiyi kabul etmişti.

"Sana son kez sarılabilir miyim?" diye sordu.

Timur, Masal'ın titreyen sesine karşı koyamamıştı. Kollarını iki yana açtı. Masal kendinden emin adımlarla yürüdü ve Timur'un göğsüne sarıldı, kısa bir süre sonra başını kaldırdı ve eliyle Timur'un yanağını okşadı. Sanki son kez görüyormuş gibi tutkuyla Timur'un dudaklarını öpmeye başladı. Dudakları birbirine sürtündükçe Timur nedenlerini unuttu ve ellerini Masal'ın yanaklarına yerleştirerek arzuyla karşılık vermeye başladı. Boğuk bir ses Timur'un dudaklarından Masal'ın dudaklarına yayılırken kadın durmaksızın öpmeye devam etti. Timur tekrar boğuk bir ses çıkarttığında Masal yavaşça geriye çekildi. Timur gövdesindeki acıyı elleriyle yoklarken Masal elindeki kanlı bıçağı üçüncü kez Timur'un bedenine soğukkanlılıkla sapladı. Sanki hiç çaba harcamıyordu. O an gözüne Timur'un kemerine sıkıştırdığı silah ilişti. Süratle silahı kabzasından kavrayarak emniyetini açtı ve fal taşı gibi açılmış gözlerle ona bakan zorba sevgilisinin bedenine kurşun yağdırdı. Timur kurşunların kuvvetiyle birkaç adım geriledi. Boşalmış silahı tutan eli havada parmağı tetikte öylece sabit duran Masal yanağındaki sıcak yaşı hissetti. Timur yere yığıldı. Adamın ölümünü son anına kadar izlerken kadının ruhundaki boşluk git gide büyüyordu. Timur can verdiğinde siren sesleri yankılanmaya başladı.


Bütün renkler Masal'ın yüzünde birbirine bulandı, hayal ve gerçek iç içe geçti. Bildiği tek bir şey vardı, beş yıl süren cezanın kefaretini ödetmişti. Parmaklıkların ardında ayakta öylece durmaya devam etti ve aslında hiç var olmayan ışıkları yüzünde hareketlendi.


Ceset otopsisi yapılmak üzere morgda metal masanın üzerinde uzanıyordu. Adli Tıp Uzmanı olan Mehmet cesedin üzerindeki beyaz örtüyü kaldırdı. Her zamanki gibi önce cesetle tanışmak için yüzüne baktı. Oğlu tam karşısındaydı. Enteresan bir an diye düşündü. Yıllarca ona kötülük eden oğlu tam da tahmin ettiği gibi önüne gelmişti. Zaten iyi babaların kötü oğulları olurdu. Kısa sürede şaşkınlığından sıyrıldı ve kulağına çalınan klasik müziğin eşliğinde pisliğin teki olan oğlunun otopsisini yapmaya başladı. Otopsi bittiğinde savcıya bilgilerini aktardı ve morg odasından çıkıp evine gitti.