Senin ne kadar ömrün var bilmiyorum. Ama benimkisi sana göre çok az kaldı. Senin umursamadan tükettiğin zaman, benim için bir ömür. Doğumumla ölümüm arasındaki çizgi o kadar kısa ki senin için... Kanatlarımı açtığım andan sonrası evet çok kısa. Ama tırtıl olduğum dönemde de yaşıyordum... Sadece uçmaya başladığım anlarımı sen yaşamım olarak gördüğüm için birkaç gün bile sürmüyor sanırsın hayatım. Eğer kelebekler üzerine birkaç satır okursan bazılarımızın aylarca yaşadığını görürsün. Ben aylarca yaşamaması gereken olduğum halde tam bir yıldır kanat çırpıyorum. Benim gibilere "kelebek mucizesi" diyorlar. İnan bana palavra, mucize falan değil. Petrol bataklıklarında yapışıp kalan dostlarım oldu. Kanat çırpmaya başladıktan sonra tek amacım neslimi sürdürmek deyip kelebek avcılarının kepçelerinde ömrünü bitirenleri gördüm. Ben, sadece yaşamak istedim. Daha fazlası değil. Mademki azdı zamanım, o zaman gerçekten yaşayacaktım. Kanatlarımı çırpmaya başladıktan sonra gidebildiğim kadar gittim, yükselebildiğim kadar yükseldim. Çiçekler, nehirler, kırlar, dağlar... Her biri, her şey benim gibi mucizeydi. Boşlukta kanat çırptım, sadece yol aldım. Her anı dolu dolu bir yolculuk. Bazen seksi bir çiçeğin kalbine kondum, kokusunu içime dolu dolu çektim. Bazen pusette annesinin kahvesini bitirmesini bekleyen bebeğin parmaklarında dolandım. Gözlerine baktım. O beni görebiliyor, hatta gülümsüyordu. Annesi ise beni uzaklaştırdı, sanki zarar verecekmişim gibi. Ölüm ritüellerini başlatıp inzivaya çekilen sürülerden kaçabildiğim kadar kaçtım. Mademki ölecektim, hiç değilse bir şey daha keşfedip ölecektim. Güvende ölmenin anlamı neydi ki zaten öleceksem, hiç anlamadım. Fırtına, rüzgar, yağmur...Kaçmadım...Kanatlarımı sonuna kadar açıp kendimi bıraktım. Direnmem sadece ölümüm olurdu. Akışta kaldım. Şehirlere karıştım. Sıkılmış, vazgeçmiş gözler, kanatlarıma hayran hayran baktılar. Oysa hayran kalan bendim. Bir kez insan olarak doğabilmek için tüm dualarım...