Hayata dair sorgulamalar yaparken hayatın bize tahammülüne dair çıkarımı nasıl yapıyoruz?


Duyguları algılayıp kalbimizden hissetmemizi her zaman sorgulamışımdır. Nasıl gerçekleşiyor bu süreç? Nasıl bir salgı sonucunda kalbimde büyük bir boşluğu hissedebiliyorum? Bu boşluk gözlerime yansımak isterken sanki ağlayacak daha vurucu anların olacağını düşündürüyor veya ne yapmak istediğini bilmiyor.


Genelde yazılarımı yazdığım zaman duygusal olarak bir kaçış olarak yerini aldı hayatımda. Bunu fark ettiğimde yine bir boşluğa düştüm. Ancak bugün buradayım, boşluğu ifade edemediğim kimselerden ziyade kendime anlaşılmak için buradayım. Kendime yönelik anlaşılmak sık sık yaptığım bir eylem. Ne kadar dürüst olduğumu bilmiyorum. Ama kendime yönelik konuşurken de şüpheye düşüyorum. Buraya yönelik açıklığımı da tam olarak kestiremiyorum.


O zaman neden kelimeler anlaşılmadığını hissediyor?


Korku çok ilkel, bir o kadar da derin. İletişim dediğimiz yapıyı ele aldığımızda gerçekten doğru veya yanlış kavramları sanki günlük hayatımızda daha soyut bir hale geliyor. Tam olarak doğru ifade nedir?


Özümü aradığım anlarda büyüdüğüm yerleri anımsarım. Arayışa geçer zihnim ve bulmaya çalışırım, bir anlık da olsa özümü farklı bir yerde arayarak kendime yönelik bir kandırma eylemi gerçekleştiririm. Son zamanlarda kendimi, duygularımı kelimelere dökerek de kandırdığımı düşünüyorum. Duygularımı anlaşılmaya yönelik açtığım derin sularda bir anlam kazanmadığını anlayınca kelimelerim de kalbim kadar boşluğa düşüyor mudur?


Belki de kullandığım kelimeler benim için değerlidir ki zamana yönelik kurduğum olgu değerini anlamayacak imgelere yüklüyor olabilirim. Bu imgeler hayatımızda var değerli okuyucum. Bazen boşluğa da anlam yüklüyorum. Boş olduğunu bilme duygusu belirsizlikten kurtarıyor ve anlam kazanıyor. Beklentiler sanırsam beklentilere girmemek gerekiyor. Tamam, beklentilere girmeyelim, nerede benim anlaşılmayı bekleyen umutlarım? İmgelerden çok şey istemedi kalbimdeki boşluğu yaratan kelimelerim. Anlaşılmayı istemek değildir bu, anlaşılmak adına kelimeleri değerli kılmaktır.


Gökyüzü, yeşilliği ile kucak açan doğa ana kelimelerime yönelik bana fısıldıyorlar. “Özüm için anlaşılmayı seçtim.” diyorum. Zihnimle anlaştığım bir zamandan geçtim o an. Beni gerçekten o anlıyordu, ikincil bir bilinç anlaşılmaya dair olan çabamın farkındaydı. Sadece ona ihtiyacım vardı, belki de buna beni inandırmaya çalışıyor. Onunla var olacağımı söylüyor, kelimelerimi istiyor.


Kaybolmanın ötesinde bir varlığı yaşıyorum. Gölgenin bana iyi geleceği umuduyla yaşıyorum bu hayatı. Soluksuzca dinliyorum seni, seni seviyorum. Kafamda yarattığım o ikincil sesi dinlemek beni bu hayata bağlıyor. Beni sadece bu ses suçlamıyor, bana değer veriyor. Kalbimdeki boşluğu hissizleştiren dostum. Bağırmak istediğimdeki cesaretim, kelimeleri anlaşılır kılmakta beni saran kendim...

Anlaşılmak için ışığı açmayı unutma.