sütten ağzı yanan

karalar birliğine katılır.

ve boyanır sanki hayatta sevdiği hiçbir şey olmamış gibi.


tek kelimelik bir şiir gibi başlayan

seviyorum

nası ağzıma sığmıyor neşesi

ve sessizliğin

bir yatağın gardiyanı kesiliyor

bir balyoz gibi tok değilse de

iniyor

sancı,

bu saat sadece sen yokken tiktaklıyor.


anımsıyorum

her anı değilse de her an anılası

kırmızı saten bir örtü üstünde

elalem ne derci boyuna sarılamayışım

bacak bacak üzerine.

                       akan kanlar duracak.


seni yağmurlu bir günle bilsem de

güneşle anıyorum

ve güneşin bağışladığı çimlerle

ve sen

kesin tatlı soğuk bir su birikintisinde de varsın

seni orda görmekten büyük keyif alırım.


soğuk sular üzerime uyuyana kar gibiyken

senin vücudunun sıcak yerlerini de biliyorum

beni bağışlasa diyorum sıcaklığın ve kurtarsa bu gerçekleri yüze çarpan soğuktan

sen bir hayal alemiysen de

alice değilim ve de maddesel uyarılmış.

senin masalın anlatıldığı an gerçektir.

ve silecektir yaşamın ağzından kara lekesini.


bir ben vardı hatırlıyorum

radikaldi ve sınırlarım var! -cı

ben böyle biriyimci sözleri -avam diyeceğim alınma lütfen-

burayı anlatamam dünya bir toz bulutuydu ve insanlık 24 saatte 6 saniyeydi.


biz artık katman katman bir çekirdek

sen ve ben değil

biz ve onlar.

biz tam ortadaydık

ve kalanlar

naparlarsa yapsınlar.

olabilirciyim, uysalım


olan biten her şeye

çocuklar kadar şaşkınım.

ve aşkın acısına ağlayanlara karşı

ben bir kurucunun anıt mezarı gibi

anma çiçeklerimle

dimdik ayaktayım!

-gülüşler.