Kendi fotoğrafımın altına şiir yazıyor gibi olacağım ama olsun. Birkaç haftadır sadece Gerçek Kesit izliyorum. Gerçi yalan olmasın, iki gün önce MEN'i izledim. Son on dakikasında metafor manyağı olup ANLAMIYORUM diye bağırdığımı hatırlıyorum. Gerçek Kesit bu anlamda benim için daha iyi. Çünkü gerçekleri anlatıyorlar. Her şeyin "Hanım balta nerede?" sorusuna "Banyoda, kapının arkasında.” kadar basit, sorgusuz sualsiz bir cevabı olmalı çünkü. Başımıza yıldırım gibi düşen talihsizliklere bir anlam aramak bizi uçurumlara götürmezdi. En kötü ihtimalle gazetelerde gözüne siyah bant çekilmiş baş harfler olurduk. Yaşam üzerinde bıraktığımız izin de bundan çok farkı yok.
Kendimizi yaşamın üzerinde görüyor olmamızdan yola çıkarak en basit gündelik olayı, ne bileyim, elli liramız çıkışmadığı için alamadığımız ayakkabıyı tesadüfen yerde bulduğumuz, elli lirayla alabilmeyi koca bir devranın dönerken yarattığı titreşimlere bağlayabiliyoruz. Ben bu kaos içinde bir anlam aramak istemiyorum. Her şeyin metafora dönüştüğü, rastlantıların acımasızlığına üzüldüğüm bir hayatı istemiyorum. Ben bir Gerçek Kesit karakteri olmayı istiyorum. Sebep-sonuç ilişkisinin en basit şekilde anlatıldığı, her şeyin en başından belli olduğu, seçimlerimizin hiçbir şeyi değiştirmeyeceği basit, kırk beş dakikalık bir dünya. O kadar.