İnsan içsel enerjisiyle bütünleştiğinde etrafında olgu ve olayların şekillenmesini kendi için kullanabilecek alanlar bulur. Çünkü birey kendiyle aynılaştığı ve ayrık noktalarını keşfettiği müddetçe kendi olur. Bu bağlamda bireyin kendi oluşu, ben ve biz duvarlarının sınırını bilmesi olarak anlaşılabilir. İşte bu yüzden bireyin kendi kimliğini kazanması çok önemlidir. Peki bunu ne için ve neden yapacaktır? Öncelikle birey kendi varlık aksamını anlaması ve anlamlandırması gerekmektedir. Yani kendiliğinin varlık ve hiçlik bağıntısındaki amacını bilmesi unsurunu bulmasıdır. Bunu bildikten, anladıktan ve anlamlandırdıktan sonra kendi üzerine koyutlanarak asıl tözünü harekete geçirecektir. Ve bu harekete geçiş eldeki done ve domin üzerinden bazen koşulların sunduğu kurban-kahraman olmayı bazense edilgen bir yapıda kalarak bireysel tercihle hareketsiz kalmak olarak tezahür edebilir. Bu seçilimlerin ilki zorunlu olarak doğarken ama yine de bireysel görü zaviyesinde olmakla birlikte, ikinci yön tamamıyla herhangi bir zorundalığı olmadan tamamıyla bireysel tercihe bağımlı ve bağlıdır. Bu bağlılığın ve bağımlılığın hem Hegelci hem Marksçı yanı olmakla birlikte hem de bütünüyle bireycilik kalıntısı da sezinlenebilir.

Hegelci ve Marksçı yönelim açısından koşulların yarattığı bir töz bulunmaktadır. Bu töz içsel görüden geldiği gibi maddi evrenin verileri üzerinden de şekillenerek bireye var olmayı ve hiçliği dayatabilmektedir. Bu yüzden burada bireyin özgürlüğü de sorgulanabilmekle birlikte bireyin tercihi dayatma noktasını kırarak bireyi özgür bir biçimde hareketsiz kalmasını da sağlayabilecektir. İşte burada da birey olmanın önemi anlaşılacaktır. Birey tamlığı ve eksikliğiyle karşılaştığında ya kendini gelişime ve ilerleme yollarına sunacak ya da hiçbir edim gerçekleştirmeden olduğu yerde kalacaktır. Tabii ki bu ilerleme ve gelişim kötü ve iyi olacağı gibi, hareketsiz kalması da yine iyi ve kötü olacaktır. İşte bu yüzden hayattaki tercihlerimizin ve seçimlerimizin özgünlüğü, özgürlüğü ne kadar kendimize ait olduğunu görebilecek çeper sunacaktır. Kısacası ne düzlemde ve düzeyde kendimiz olduğumuzu anlamış olacağız.

Sonuç olarak, bireyin kendiliğinin keşfinden geçilen yollar teorik ve pratik olarak ikil yapıya sahiptir. Bu yüzden birey hem apriosi hem de aporterioriden faydalanarak kendilik kimliğini kazanacaktır. Çünkü insanın inşası bu ikil yapıyla anlaşılacak ve anlamlandırılarak gerçekliğe ve sahteliğe karşı bir tanım yükleyerek var olduğu gibi yok olacaktır. Peki buna hazır mıyız? Asıl soru bu olmalıdır. Hazır olup olmadığımız!