Düşüncelerin şekillenmekten vazgeçtiği bir yaş yok bence. Bunun adına dengesizlik demek de çok sığ bir yaklaşım olur. Her yeni güne diğerinden başka başlamak mümkün. Bir gün hayata mutlu pencereden bakma çabasındayken diğer güne gözlerini açmak dahi istemeyebiliyorsun. Ki bazen spesifik bir olay olmasa da içinden geçirdiğin düşünceler ya da geçmişi sorgulama çukuru seni öyle bir hırpalar ki net bir acı olsa bu kadar canın acımaz. Nedenlerini net belirleyemediğin ama seni yiyip bitirenler seni bambaşka noktalara da getirebilir. Gerçekten istediğim yerde miyim ya da istediğim kişi miyim? Aldığım kararlar bana mı ait, yoksa hep birilerinin izleri mi var yolumda? Bunları düşünecek noktaya gelmek de cesarettir ayrıca. Kaçma seçeneğini göz ardı ederek gerçek kendini bulma yoluna girecek cesareti hepimiz göstermeliyiz. Gerçekten kendimiz miyiz, yoksa birilerinin çizdiği yolu takip edenler miyiz?