Sessizlikte varlığımı sorguladım. Hiçbir yerde bu kadar var olmamışım, fark ettim. Gördüm ki tüm karmaşa beni yokluğa itmiş. Ne için, kim için, ne kadar varız? Aslında kimse kimse için elbet bir gün yoktur, olmayacaktır. Fark ettim. Varlığım, sessizliğin en kıymetli hediyesi.


Yine de arıyor ve bekliyorum. Hayır! İstediğim bir et yığını değil asla. Bana zoraki vazife biçen değil. Zorunda olan değil. İçimden bir ses diyor, “Hala yaşıyorlar! Kalplerinin ücra köşelerinde sakladıkları tüm ukdelere rağmen, iyi niyetlerini gün yüzüne çıkarırlar, kokuşmuş insanlığa rağmen. Yüreğini ince ince dokur, yargılamaz, korkutmazlar .“


Hiç bu kadar özgür olmamıştım. Boş vermişliğin derinlerinde geziyorum. Tam da burada sessizlik varlığımı armağan ediyor bana. Kendimle beraber karmaşadan kaçışımı kutluyorum.


Yine de arıyor ve bekliyorum. İnsanım… İstediğim ruhsuz bir et yığını değil. Ve hala bekliyorum. İnsanım. Kendimi hiç bu kadar özgür hissetmemiştim. Ve özgürlük, hiç bu kadar acıtmamıştı.