yüzümü kendime eğiyorum

sisten bir ağırlıktayım, bu hâlâ yaşam

geniş değil ama nasıl da çok

bir su birikintisi bulup kendime bakma isteğiyle çırpınışım

suyun rengiyse daha içine bakmadan

uzun uzun tutmadan bulanık


görmeyi ummakla, umduğunu görmekten uzak kalmaktır bu işin huyu


hadi düşün bir başka çağdayım

ne göğü aynı ne dibi

yani düşün diyorum kendi kendime, düşün

çok uzaktayım

yutkunmanın çetelesi tutulmaz bir zamanda

tarih kayda geçilmek aşağılanmasıyla muhatap değilken

çarmıhın bir hikayeye gerilişindeyim


ne değişir

kendi üstüme düşmekten başka sonucum yokken

çelmeyi başkaları taksa ne değişir

benden büyük zindanı yok fikrimin

çünkü bir kuyu ancak böyle kazabiliyor beni

kendime yenilmekle tanımlıyım

çünkü denedim, canım kanasa da rengim akmıyor

kırklarca gün yüzüme ağladım bir leke hiç mi çıkmaz, çıkmıyor


bu yüzden, sessiz değil çığlıksızım

ki konuşmakla duyulmuyor sancım

her şeyle rağmen

hâşâ’dan kestirme bir nâmla da anılsam

katarlarca korkuyorum yerimde durmaktan

hatta içim devinmeden dursa bir an, sanki kıyamet

ancak, perdenin güneşe karşı koyma telaşı kadar direncim

hayatsa telaşa karşı koyma telaşıyla bezeli bir kor

tüm sebepler ortada, baksam sonuçlar da öyle

ilk kurşunu ben sıkmadım mesela

ama utanmaktan göğsüm kızarıyor


gökyüzünü yalnız suya bakarken görüyorum

yüzsüzlüğüm hep kamburlu, lanet

sisten bir ağırlıktayım, bu yeni yaşım

çok değil ama nasıl da geniş

insan birikintisine bulaşıp kendimi saklama isteğinden yorulmuşum

insanların rengi belirsiz


susmayı bilmekle, bildiğini susmakta hapsolmaktır bu işin huyu


yani diyorum

bu ne çarmıh ne giyotin

doğrusu bulunmaz huylarla dizili cismimdir

kimsenin bir suçu günahı yok sanırım

rüzgar esse

ben tutuşuyorum




fotoğraf: keyfeekafi