Uyarı: Okuyacağınız içerikte tetikleyici unsurlar bulunabilir.
Saat yedi sıraları. Elde üç jilet, önümde kutu bira ve sarma tütünle oturuyorum. "Projene devam et, çakıyı bitirmemiz lazım. Sapı hassas olmuş, şu çatlağı kazı." Tamam. Projeye devam edecek ve amacım olan iç dinginliğe ulaşacaktım. Düşüncelerin tamamının -belki biraz kimyasal desteğiyle- tek bir noktada toplanması güzel hissettiriyordu. Jileti elime aldım. Kola, hayır. Çakının sapını oyuyorum. Eline, hayır. Çakıyı şekillendiriyorum, minik bir bıçağa benziyor şimdiden. Parmağın... Jilet elimin içinde. Sekiz santimin tamamı etimi yavaşça yararak içeri girmişti. Hak ettim. Jileti geri çıkartırken her bir lifimin ve saplanan damardan boşalmaya hazırlanan her kanın çeliğin sürtünüşünde sustuğunu hissedebiliyordum. Kavga anında bunca hissi birlikte yaşayamazdın. Çeliğin deri içindeki hareketinin, kafandaki düşüncelerin kısaca senin bir anlamın kalmazdı. Bıçak çekilir, derini yarar ve sen ani bir sızı olur, boşalan kan olur kalırdın. Ancak kendine bilenişin bambaşka anlamlı bir seni var.
Nietzche acıyla kendini bulmaktan filan bahsederdi, acıyla öğrenmekten... Bilincimle yardığım etimden boşalan kan ve sızısı bana kendimden öte, kendi temelimde ve temelimin ilerisinde, evrenin derinlerinden ve dünyanın yüzeyinden yeni farkındalıklar veriyordu. Düşüncelerimin yaşadığını hissediyordum. Ben yaşıyordum. Avucum kan dolu. Yerlere damlıyordu. Masamdaki karanfil, narinliğinden ödün de vermeden taşıyordu üstüne sıçrayanı. Adım attığım her yere kendimden bir parça bırakıyordum. Bulduğum bir bezle yarayı sarıp koli bandıyla sabitledim. Kanın miktarı bezi geçiyordu. Dalga dalga yayılıyordu. Yayılışını seyretmek, ateşi seyretmekle denk bir durgunluk veriyordu. Jilet kirliydi hala. Yıkamakla uğraşmadım. Her şeyi dolaplara kaldırıp bir çay demledim. Koyu demli bardağı dağ eteklerine bakan camımın önüne koydum ve uzunca dışarıyı izledim. Hayati zevklere dair pek bir hevesim kalmamıştı. Sızının verdiği acı canlı hissettiriyordu.
Sarhoş, çakırkeyif veya başka tabirler, bilmiyorum. Hepsinden daha öte bir bilinç kaybı yaşadım. Nahoş bir his değildi, kan kaybı sonucu dönen başımı sevmiştim. İlerleyen saatler ve durmayan dakikalara uyup soğuyordu çayım. Aklım bir yerlerle birleşiyor, ben bir yerlerden ayrılıyordum ve hatırımda fazla bir şey kalmıyordu. Çayım ve ben, demleniyorduk.
Sargıyı çıkardım. Kan, akmaya devam ediyordu. Hayattaki en istikrarlı yol olabilirdi çizdiği. Elleri ovuşturdum ve boyadım tamamını. Elimi yaraya götürdüm ve hissettim. Çeliğin kırılan ucu derimin altındaydı. İçeride kalmıştı. Hep bir şeyler içimde kalır sahi... Kesilen eti tamamıyla parmağımdan ayırıp parmağın içinde, derinlerde bir yerlerde kalmış çeliği cımbızla çıkardım. Kan boşalmaya devam ediyor ve benim tekrar başım dönüyordu. Artık yalnızca yorgundum. "Acı, sana dair bir unsur."
Eren Aslan
2023-01-17T08:36:45+03:00Sevgili Tuana kendini buluyor olman, benim de anlaşılabiliyor olmam iyi geldi. Günüme ışık saçtın. Teşekkür ederim. 🙇♂️
Tuana Geçici
2023-01-16T22:13:57+03:00İçinde kendimi bulduğum bir yazı oldu, eline sağlık Eren
Ayşen Saran
2023-01-16T22:02:50+03:00biram ve ben demleniyorduk 🖤