Kerr filmi, yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’nun aynı isimli romanından yola çıkarak yazdığı bir senaryoyu işleyen, dram/gerilim türünde bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Oyuncu kadrosunda Erdem Şenocak, Rıza Akın, Jale Arıkan, Sinan Bengier, Ali Seçkiner Alıcı ve Tansu Biçer gibi önemli oyuncular bulunuyor. Film, katıldığı festivallerde şimdiye kadar dört farklı ödülün sahibi oldu ancak daha fazlasını hak ediyor diye düşünüyorum. Son dönem Türk sinemasının en başarılı yapımları arasında kendisine yer edinen ve alt metni oldukça sağlam olan Kerr filminin yapı taşlarını birlikte inceleyelim.


Konusu


Can, babasının cenazesi için geldiği kasabada bir cinayete tanık olur. Polis, ifadesinin alınmasının ardından kasabadan ayrılmasına izin vermez. Babasının bakıcısı olan gizemli bir kadınla birlikte onun tuhaf arkadaşları ile tanışan Can'ın kapana kısılıp kaldığı, kuduz köpekler nedeniyle karantina altına alınan kasabada acayip şeyler yaşanmaya başlamıştır. Daha da garibi Can, babasının terzi dükkânında cinayet işlediğine tanık olduğu katille yeniden karşılaşır ve büyük bir korkuya kapılır. Bilinmeyen bir suçla itham edildiğini öğrendiğinde iyice dehşete düşer ve başka çaresi kalmadığından kasabadan kaçmaya karar verir. Ancak bütün yollar kesilmiş ve artık tüm ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Çıkışı olmayan bir arafa dönüşen bu kasabada Can, neredeyse bir deliliğin eşiğine gelmiştir.


Kerr’in Yapı Taşları


Kerr, kelime anlamıyla ‘tekrar, tekerrür, mükerrer’ kelimelerinin kökü olarak biliniyor. Bir şeyi bitirip tekrar başlamak anlamına geliyor. Dediğimiz gibi, yönetmenin Kerr isimli romanından yola çıkılarak işlenen bir yapım. Yönetmen, ‘’Her şeyin tekrar ettiğine dair bir inancım var’’ diyerek bu romanı yazmış. Yönetmenin Kerr başlığıyla bir resim sergisi açtığını da not olarak ekleyelim. Ayrıca kurgusunu online bağlantı üzerinden takip etmiş. Velhasıl film, babasının ölümü üzerine, eskiden burada yaşayıp yaşamadığı da bilinmeyen, bilinmezlerle dolu bir kasabaya yıllar sonra dönen birinin hikayesi. Bu kişinin kasabada karşılaştığı insanlarla olan ilişkileri ve kasabadan çıkamaması üzerine kurulu bir film. Tayfun Pirselimoğlu’nun ressam ve yazar yönü, Kerr filmiyle adeta şaha kalkmış.


Film herhangi bir yerde veya herhangi bir zamanda geçebilecek bir olayı anlatmakla birlikte, derinlemesine düşündüğünüzde içeriğindeki öğelerin hemen hemen hepsinin arkasında farklı manalar olduğunu anlıyoruz. Bu açıdan alegorik bir yapım olarak izleyiciye nitelikli bir çerçeve ve gerçek bir toplum portresi sunuyor. İçerisinde yaşadığımız dünyada birçok etkenle birlikte şekillenen distopik bir evrende geçen hikayemizde, birbiri ardına yaşanan saçma olayların, ana karakter Can’ın şaşkınlığıyla kesişim noktasında, tam da kendimizi buluyoruz.


Tayfun Pirselimoğlu tepkisizlik üzerine bir film çekmiş gibi. Yani hikaye, ana karakterin ve yan karakterlerin soğuk bir oyunculuk ortaya koyduğunu düşündüren bir seyirde ilerlerken aslında bu hareketsizliğin, tepkisizliğin çok şey anlattığını görüyoruz. Bana göre oyunculuk tam da bu. Gereksiz duygusal yoğunluk ve uzun uzadıya diyaloglardansa jest ve mimiklerle hikayeyi anlatmak. Bu filmde ana karakter Can, film boyunca sürekli gözüken ancak çok az konuşan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor.


Can karakterine hayat veren oyuncu Erdem Şenocak, ‘’Can bir karakter miydi bilemiyorum. Karakter olarak tanımlayacak olursak ‘şaşkın’ diyebilirim’’ diyor. Şaşkınlığını hiçbir olayda gizleyemeyen ana karakterimiz, filmde birtakım şeyleri keşfetmeye çalışıyor ve kendini saçma şeylerin içerisinde buluyor. Bu saçmalık onun için gitgide bir kabusa dönüşüyor. Bunları anlamaya çalışırken olayların içerisinde edilgen bir şekilde sürükleniyor. Ana karakterin, karşılaştığı absürt olaylar karşısındaki şaşkın hali, toplumdaki farkındalık düzeyi yüksek olan ancak sakin bir yaşam sürmek isteyen azınlıkların bir temsili diyebiliriz. Komik de bir yapım aslında. Filmi gerçekten iyi bir şekilde anlamlandıran izleyiciler açısından çok fazla gülünç öğe mevcut.


Can’ı etkileyen olaylara değinecek olursak; üç maymunu oynayan bir halk, çarpık ilişkiler, kurumların çürümüşlüğü ve tepkisizlik. Yaşanan garip olayları anlamlandırmaya çalışırken insanların bu olaylara verdiği ilginç tepkileri anlayamıyor bir türlü Can. Gizem, bilinmezlik ve belirsizlik üçgeninde derin bir boşluğa düşen ana karakterimiz bir süre sonra bu anlamsızlık boşluğunda boğulacak ve nefes alamayacak duruma geliyor.


Genel İnceleme


Kerr filmi, genel anlamda politik bir evrene sıkışıp kalmış, toplumun ahlaksızlığına şaşıp kalan, yaşanan tüm absürtlükleri kaldıramayınca eylemsizlik kararı alan insan portresini, bir distopya çerçevesinde, Can karakteri ekseninde yansıtıyor. İzlendikten sonra artık etrafımızda olup bitenlere göz yumup yummamaya ilişkin, etliye sütlüye karışmadan yaşamak yerine farkındalığımızı kinetik enerjiye dönüştürüp dönüştürmemeye ilişkin çok ciddi bir soru dalgasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Evet, ciddi bir sistem ve bürokrasi eleştirisi üzerine işlenmiş bir hikaye var karşımızda ama aynı zamanda daha önce izlediklerinizi unutturacak, izleyeni birçok yönüyle derin bir anlam yoğunluğu krizine sokacak, ‘ben çok başkayım, biriciğim’ diye bar bar bağıran egosu tavan yapmış bir film Kerr.


Şu anda içinde yaşadığımız dünya da tam bu şekilde aslında. Belki gerçek bir distopyayı yaşıyoruz. Dönen dolaplara karşı zihnimizde çok fazla ‘anarşist’ silah barındırsak da müdahale etmiyoruz. Bu olayların etken bir parçası, hatta edilgen bir parçası dahi olmak istemiyoruz. Çünkü toplumun ve kurumların çürümüşlüğünün farkındayız. Yönetmen ise bize bu distopik bunaltıcı evrenin küçük, tatlı bir parçasını sunuyor. Yerelden aldığı esintilerle, içerisinde yaşadığımız dünyanın genel portresinden güzel bir detayı önümüze seriyor. Bir delilik halini yaşadığımız dünyada, delilik halinin soft ama alegorik bir halini izliyoruz.


Filmde baba-oğul, kolluk-sivil, mafya-sivil, genel kanı-azınlık farkındalığı gibi otorite ile bir çatışma söz konusu. Kadının gizemi, kolluk güçlerinin sürekli bilinmez, esrarengiz düşmanlar üretip bu düşmanlar üzerinden toplum üzerinde baskı kurması ve toplumun ikiyüzlülüğü de muazzam işlenmiş. Sinematografi, daha çok soğuk renkler, derinlik, distopik atmosfer, mekan seçimleri, her açının pesimist bir ressamın tablosundan çıkmış gibi çekici olması… Yönetmen detaycı bir yönetmen olduğundan, zihinde işlenecek çok fazla detay koyuyor önümüze. İzleyicinin bir filmi izlerken hikayede farklı anlam opsiyonları bulması, yönetmenin kalitesini ortaya koyar. İyi bir film, seyirci sinemadan çıktıktan sonra başlar. Kerr tam da böyle bir film.


Senaryo bağlamında iyi bir işleme söz konusu ancak senaryodan ziyade mekan seçimleri ve sinematografi filmin derinliğini anlamanıza en çok yardımcı olan öğeler olarak ışıl ışıl parlıyor. Zaten sinematografi size hikayeyi apaçık bir şekilde anlatıyor. Özellikle mekan seçimleri o kadar özenli ki, kurum mekanlarını görünce o çürümüşlüğü iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Çürük koku sanki burnunuza geliyor. Bu açıdan yönetmenin kurduğu görsel dünyaya hayran olmamak elde değil.


İşleniş biraz yavan. Herkesin algı düzeyine hitap eden bir yapım değil. Bir azınlık filmi diye düşünüyorum. Girişteki bazı önemli sekanslar arasındaki geçişlerde kopukluk söz konusu. Olayların başlangıç noktası, gelişme ve sonuç noktasına göre zayıf işlenmiş. Ancak bu da göz ardı edilebilecek bir konu.


Aklı başında olmak mı, deliliğe vurmak mı? Sorumlu olmak mı, uzaktan izleyip sorumluluk almamak mı? Mahkum olmak mı, özgürlük için mücadele etmek mi? Etken olmak mı, edilgen olmak mı? Tüm bu sorular ve daha fazlasıyla baş başa bırakıyor bizi. Bu garip bir çekiciliği olan yapım, sezgilerinizi fazlasıyla harekete geçiriyor ve çıplak bilinçaltınıza büyük bir kovayla soğuk su döküyor. Bilinçaltınızı, zihninizi iliklerine kadar titretiyor. İşte bize böyle filmler lazım ancak bu filmlere hak ettiği değeri de vermek lazım. İzlendikten bir süre sonra kendisini özlettirecek bir film. Bir film kolay kolay kendisinin tekrar izlettirmez. Tekrar izlediğim, izleyeceğim filmler listesine Kerr filmini de ekledim. Büyük bir yönetmen başarısı olan ve Türk sineması adına gerçekten umut verici bir yapım olan Kerr’i izleyiniz, izlettiriniz.