Güzel bir güne başlamak için hatırı sayılır bir keşişten öğütler aldım. Ne de olsa duyduklarımla dinlediklerim, söylediklerimle eylemlerim birbirinin zıddı olacak. Hangi gitarın bam teline bastım da bu kadar acı notalar işittim, bilmem. Halihazırda kendimi bulamadığım bir gün daha olacak. Bir Katolik yortusunda birisiyle tanışıp hayatıma ufak bir deneyim katacağının hayalini kurdum. Öfkeme yenilmediğim akşamlarda bir satır şarap ve bir kadeh şiir çok görmesinler sarhoşluğuma. Hani karnabahar kızartmıyordu başroldeki kadınlar? Gelmiş yumurtaların sarısıyla beyazını ayırıyorum. Hangi hayatın başrolündeyim ben? Odama gitmeye korkuyorum. Japon balığımla bakışacağız birazdan. Bana bakıp içinden "Hâlâ akıllanmadı gitti bu kız." diyecek. Bugün de içimde iyi-kötü insan olma savaşı verdiğimi düşünecek. Sahi var mıdır benim kadar kendiyle savaşan? Sonra o da arkasını dönüp şöyle söyleyecek: 

— Hâlâ yemeğimi vermedin. 

Verirsen hay yaşa!