keşke bu kadar yorgunken denk gelmeseydik

deyip duruyoruz birbirimize

sanki yorulmaktan başka imkân

veriyormuşuz gibi.


beyoğlu’nda yokuşlar, adalar’da baykuşlar,

oluyoruz birbirimize,

soğuyormuşuz gibi.

tutkular, ihtiraslar, itiraz ve de hırslar,

boğuyoruz birbirimize,

korkmuyormuşuz gibi.

uykular, derin yaslar, yasaklar ve hırsızlar,

soyuyoruz birbirimize,

bakmıyormuşuz gibi.

sorgular, derin hazlar, hasetler ve huysuzlar,

soruyoruz birbirimize,

görmüyormuşuz gibi.

sargılar, derin nazlar, nazarlar ve de ağlar,

örüyoruz birbirimize,

çözmüyormuşuz gibi.

susarlar, derin bağlar, bağırır ve ağlarlar,

gülüyoruz dertlerimize,

kükrüyormuşuz gibi.


keşke bu kadar sessizken boş vermeseydik

bilip kusuyoruz birbirimize,

bokmuşuz gibi.

istanbul’da çulsuzlar, anadalu’da irfanlar, trakya’da sınırlar,

çizip duruyoruz her birimize,

çokmuşuz gibi.

insan burda durmazlar, ama doğru ya insanlar, bırak ya da sızsınlar,

gidip vuruyoruz erdemimize,

yokmuşuz gibi.

keşke bu kadar yalnızken keşfetmeseydik

sinip duruyoruz her demimize,

sonmuşuz gibi.

savaşlar, bitti yaslar, bitmezler ve barışmazlar,

inip çıkıyoruz cephemize,

toymuşuz gibi.

maraşlar, diyarbakırlar, hataylar ve hatalar,

bitip çekiyoruz sinemize,

doymuşuz gibi.

amaçlar, diğer bakımlar, bakanlar ve başkanlar,

seçip dönüyoruz evimize,

tokmuşuz gibi.

varoşsal, var oluşlar, varoluşsal ve sancılar,

çekip sövüyoruz her şeyimize,

otmuşuz gibi.

sarhoşlar, şerh koşuşlar, şeritler ve sanrılar,

görüp söylüyoruz serserinize,

beklediğimizi.

keşke bu kadar yanlışken terk etmeseydik

masumiyeti.

en başlar, sağ oluşlar, sağırlar ve kılıçdar,

olup gömüyoruz geçmişimize,

gençliğimizi.

oğullar ya da kızlar, kızanlar ve kadınlar,

doğup ölüyoruz nefsimize,

geldiği gibi.

keşke bu kadar yanmışken pert etmeseydik

birbirimizi.

keyfetmekten başka dert etmeseydik

seyretmekten aşka meyletmeseydik

bu külfetten hakka küfretmeseydik

üzüm gelen şaraba mey ekleseydik

içip bakıyoruz keyfimize, şeyh edin hadi.


ferhatlar ve mecnunlar, mecburlar ve feryatlar,

edip kuruyoruz kendimize,

su verir gibi.

seyredin tabi.

keşke bu kadar yorgunken cenk etmeseydik

mecruhken ve terin yaşken,

telaşla sevk etmeseydik.

nabızlar, hızlanışlar, haz alış ve dalışlar,

korkup kaçıyoruz güvendiğimize,

safmışız gibi.

gafiller, benim aptal, aynadaki yüzlerde gördüğümüz yanlışlar,

olup saklıyoruz tercihimizle,

gerçeğimizi.

keşke bu kadar kalpsizken evlenmeseydik

seviyormuşuz gibi.

kopuşlar, kıyametler, kıymetler ve bilmekler,

unutup harcıyoruz tedbirimizle,

hislerimizi.

tek birimizin dili olsa da bi’ konuşsa,

her birimizi.

sahiller, serin yazlar, ayrı ayrı evlerde ama aynı tavanlar,

ıslatıp susuyoruz her hecemizle,

gecemizin dili,

olsa da bi’ konuşsa,

dinlesen dibi.


keşke bu kadar üzgünken denk gelmeseydik

deyip duruyoruz birbirimize,

sanki üzülmeden aşka ilan

ediyormuşuz gibi.