Yakınlarımızı kaybettiğimizde yas sürecini sevdiklerimizle beraber yaşarız ve paylaşırız. Bu yas süreci bizim için çok zorlu geçerken hep merak etmişimdir; neden yemek dağıtıyor ya da helva kavuruyoruz? Hadi beraber eskilere gidelim.
İslamiyet öncesinde Türkler sevdiklerinin ölümünden ötürü büyük üzüntü duymuşlar, matem ve yas alameti saçlarını kazıma, yüzlerini bıçakla yaralama ve yüksek sesle ağlama gibi birtakım uygulamalar icra etmişlerdir. Cenaze ve defin törenlerinde, cenaze çadırı veya mezar etrafında atlarıyla koşmak geleneği bir takım kozmik anlamlar içermekteydi. Türkler ikinci hayatlarında da atları olmadan bir yaşamın mümkün olmadığını düşünmüşlerdir. Cennet yolculuğu yapan Türkler kendileri için kurban edilen atlar sayesinde diğer ölüleri geçmekte ve cennete daha kolay ulaşmaktaydılar. Ölen insanların ruhunu teskin etmek ve kudretli şahısların manevi güçlerinden istifade etmek düşüncesi‚ ölü aşı geleneğinin uygulanmasındaki sebeplerdendir. Savaşçı bir millet olan Türkler hayatta iken öldürdükleri düşmanlarının öbür hayatta kendilerine hizmet edeceğine inanmaktaydılar. Bu anlayıştan ötürü ölen insanların mezarlarına öldürdüğü düşmanlarını temsil eden balballar dikilmekteydi.
Ayrıca ölünün arkasından ‘Ölü Aşı’ denilen yemek dağıtılırdı. Bu gelenekler, eski Türklerde ahiret inancının varlığının göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Divan-ı Lügat-it Türk'te bu yemeğe "Yuğ Besen" demiştir. Bu uygulama, Uygurlarda "Üzüt Aşı" adıyla bilinen geleneğin aynısıdır.
Bunun yanı sıra Çövenç adlı yemeğimiz de vardır. Türk halk inancına göre sağlamlığın ve diriliğin kaynağı sayılan, bu yiyecek kaostan evrene geçişini, ölünün ruhuna gittiğini simgeler ve çöven (Helvacı otu) ile bağlantılı bir sözcüktür. Helva, Türk kültüründe önemli bir yere sahipken, ölünün ardından ateş, su, ve un gibi temel unsurların bir araya gelmesini, ölümden sonra yeniden dirilişi ifade eder. Koku ölünün ruhunu, helvanın kendisi ise geride kalanları besler. Çöven, helva yapımında beyazlaştırmak için kullanılan bir bitkidir. Helvanın çok eski çağlara dayanmış olsa da bu gelenek yüzyılları aşıp bu zamana kadar devam etmiştir. Tabii ki anlıyoruz ki bu aş ve helva İslamiyet öncesine dayanıyor. Peki İslamiyet’te bu durum nedir diye sorarsak şöyle açıklayabiliriz: Diyanetin açıklamasına göre ölünün arkasından yemek dağıtmak, helva kavurmak veya lokum dağıtmanın dini bir dayanağı yoktur, tamamıyla bir gelenektir. Bu durum alimler tarafından sünnete ters bir eylem olarak görülmüş ve mekruh kabul edilmiştir. Hatta ölünün yakınlarının yemek harcamalarında yetim hakkı varsa, yemek verme eylemi haram kabul edilmiştir.
Ancak İslamiyet’te şu önemlidir ki, ölen Müslümanın teçhiz ve tekfin işlerini yapmak, cenaze namazını kılmak, arkasından hayır dua etmek, geride kalanlara baş sağlığı dilemek, bu görevlerin başında gelir. Yakınları ölenin vasiyetini yerine getirmelidirler. Ölen insanlar hayır ile yad edilmeli, ölümden ibret alınmalı, ölümü hatırlamak için kabirler ziyaret edilmelidir. Ölenin arkasından bağırıp çağırarak, yaka paça yırtarak ağlamak, cenazede alkış tutmak İslam'a uymayan davranışlardır.