Oyun, törenin bedellerini, kurallarını, acılarını, doğumlarını, ölümlerini ve bir dişli gibi daima işleyişini bize anlatır. Bu daima işleyiş bir oğlun annesini öldürmesi olsa bile...

Törenin dişlileri ana, baba, oğul, kız demeden dönmeye devam eder. İnsanların yazgısı aynıdır, sadece isimleri değişir. Olaylar çeşitlidir ama töre tektir bir gökyüzü gibidir üstümüzde. Bu oyunda da hasmımın kanını taşıyan Fasla kadını alan Bedirhan ağanın, yazgılarını törenin karanlığında yaşamaları aktarılmaktadır. Çevresi bu hasım kanını taşıyan eşten oğul istemez ve büyüler yaparlar, dilekler dilerler. Ama Fasla kadın Bedirhan ağaya bir erkek çocuk doğurur. İsmi Heja konulur.

Doğum ve ölüm törenin et ile tırnağıdır. Heja büyür ve ağalık ona geçerken Bedirhan ağa öldürülür. Hasmı olan Şerho ağanın üç oğlu vardır. Bu oğullar oyunda sabrı, öfkeyi ve ölümü temsil ederler aslında. Şerho ağa, kızını düğünde kaçırıp kendine eş alan hasmına karşı bu üç oğul ile öcünü alır ve yüzünü utancından kaldıramadığı yerden doğrultur. Ama bu sefer de hasmının tarafının boynu bükük, gönlü yıkık kalır.

Kasrın duvarlarında bu üç oğul nasıl geçmiştir sorusu Fasla kadına götürür herkesi çünkü o başka kandandır. Ve böylece suçlanır Fasla kadın. Savunma yapamaz. Töre ezicidir, töre durdurulamaz ve töre devam etmelidir. Bu yüzden yazgısına boyun eğer ve oğlu tarafından öldürülür. Heja böylece doğumla başlattığı töreyi ölümle devam ettirir.

Töre böyledir doğum ölümü ölüm de doğumu getirir. Çünkü doğumdaki coşku ile ölümdeki kahroluş yan yanadır bu yerde. Feryat eden bir kadının çığlığı doğuran bir ana çığlığına, doğuran bir ana çığlığı da feryat eden bir kadının çığlığına dönüşür. Töre kimsenin duyamadığı ama yaşamak zorunda olduğu kılıktan kılığa giren bir çığlıktır. Bazen acı, bazen tatlı...