Nuri:

Şu köşedeki kitapçı... Hani kitapçı mı, kafe mi, bilmem ne mi, belli değil. O mekan. Geçen önünden geçiyorum, baktım herif almış peynirini bilmem nesini, önüne keyif yapıyor. Bir de üstüne sarıyor tütününü, çek babam çek. Oh dedim anasını satayım, biz para için it kılı kırpalım, herif oturduğu yerden kitap mitap yolunu bulsun. Bir de arada şiir gecesi düzenliyor bu. Gıy gıy keman sesi geliyor, oradan ayıkıyorum. Gülüşmeler falan filan... Elalemin ne yaptığına merakımdan değil, dikkatimi çekiyor hani ister istemez, kesiyorum mekânı. Gelen tipleri gör; fularlı mularlı, top sakallı... Saç desen buraya kadar, kızlar desen bir içim su. Seninle benimle gezmez öyle kızlar. Ha söyleyeyim, forsumuz yetmez. Ama sanma sevgiden aşktan takılıyorlar onlarla, para konuşuyor para, her yönünden belli şerefsizim. Ne diyordum? Birader, herifler şarabı kadehte içiyorlar, böyle ince ayaklısından... Değişik değişik tutuşlar bilmem neler... Ulan şarap bu, alacaksın şişeyi, dikeceksin kafana, ne uğraşıyorsun? İstediğin kadar kas kendini birader, içtiğimiz zıkkım özünde aynı. Şimdi laga luga yapacaksınız, yok sen kendini hor görüyorsun, yok bilmem ne diye.... Ben gitsem böyle bir ortama, ne olacak? Benim gibi birisi oranın kapısından geçse bakmayacaklar mi tip tip? Bu ipsiz nerden çıktı da tadımızı kaçırdı demeyecekler mi?

Önce bir toparlanacaklar, sesleri solukları kesilecek, birbirlerine bakış atacaklar. Sonra, abi biz bugünkü programa katılmayalım, şurada işimiz çıktı deyip kızları daha elit ortamlara götürme derdine düşecekler. Biliyorum. Kitapçı da müşterimi kaçırdınız, ortamımı bozdunuz diye taşlayacak bizi. Yerse tabii...

 

Güleceksiniz belki ama bir şey itiraf edeyim mi? Şiir severim oğlum ben. Cemal Süreya'dan misal, ezbere bilirim bir şeyler.

Sorsam sizde de vardır bir kaç dize, ne bileyim, kelimeleri döktürürsünüz yani. Yaşamış adamlarız biz. Bunlara göre serserinin tekiyiz tabii. 

Gelip görmüyorlar ki, bilmiyorlar ki bizi... Öyle uzaktan, arabaların penceresinden izlerler hayatımızı. Hayvanat bahçesindeki hayvanları izler gibi izlerler! Hoş tabii biz de onlara yanaşmıyoruz. Sonra kızıyoruz adamlara sanatlarına bizi neden dahil etmiyorlar diye.

Güvenlikli sitelerde oturan adamlar bizim semtte ne dönüyor nereden bilsin? 

En güzeli gideceksin abi mekana, manitasının gözünün içine baka baka aşk şiirleri okuyan çocuğu susturacaksın, "şşt, sizin yaptığınız" diyeceksin "sanat değil ha." Elit melit adamın uğraşı değildir şiir, sokaktır, hayatın ta kendisidir diyeceksin. Siz pembe panjurlu pencerelerinizin arkasından bakıyorsunuz. Ulan biz ise her gün yaşıyoruz diyeceksin. Tutacaksın hergelenin birini kolundan, gel ulan diyeceksin, hayat gör. Acı gör. Aşkmış. Ne aşkı anasını satayım... Her gün yitip solan hayatları yazsana. Köşede tiksinerek baktığınız balici bu, sarhoş bu dediğiniz evsiz, yurtsuz, saçı sakalına karışmış, soğukta titreye titreye betonda yatan adamı yazsanıza. Tabii size ne ondan, size göre insan bile değil o. Siz diyeceksin, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, elinde çocukla etini satmak zorunda kalan Kadriye ablanın acılarını anlatamazsınız. 

 

Hikmet:

Yanlış düşünüyorsun kardeşim, yanlış. Sanat hepimizin. Sanat bütün insanların. Sadece onun, bunun, şu zümrenin değil. Sen de ben de bu toplumun öyle veya böyle parçasıyız. Farklıyız. Her şeyimizle... Ama sanatı sanat yapan zaten bu. Eğer aynı olsaydık paradoksun içerisinde kaybolurduk. Sanat hayatın ta kendisidir. Kimi zaman acıdır, kimi zaten neşe. Kimi zaman kadehte içilen bir şaraptır, kimi zaman kafaya dikilen koca bir şarap şişesi. Ama özünde birdir. İş bunu hissedebilmekte. Boşuna bu kin kardeşim, boşuna. Bizim sahafımızda herkese yer var. O fularlı çocuklar bu arkadaşlarına anlattıklarını gelip onlara anlattığın zaman ağızları açık dinleyecekler seni. Daha fazlasını merak edecekler. Bir sigara uzatıp anlat abi diyecekler. Nereden mi biliyorum? Ben her zaman sahaflık mı yaptım sanıyorsun? Yapmadım. Karton da topladım ben, ac da yattım. Karton kağıt toplarken kimi zaman elime kitap da geçerdi. Değerli dururdu dışarıdan bakınca. Vermeyeyim dedim bunları geri dönüşüme. Birini bulur satarım. Götürdüm bir dükkâna gösterdim kitapları üstüm başım leke pis içinde. Dükkâncı içeri buyur etti, bir çay söyledi. Ben tabii paranın derdindeyim. 

Kitabı nereden bulduğumu sordu. Okudun mu dedi sonra. Ne hissettim biliyor musun? Annemden sonra ilk defa birisi insan yerine koydu beni. Kelimeleri seçerek konuşuyor böyle tane tane, kibarca, ses tonu naif. Okumak dedim, adamı bu hale getiriyor demek... Demek o yüzden bizim mahallede kimse kibar değil ha, babam bağırıyor birbirine! Kimse okumuyor ki!

Oturdum, okudum güzel kardeşim, oturdum, okudum. Hayatım değişti. Etrafımdaki insanlar değişti. Bugünlere geldim. O gördüğün tütün, eski günlerden gelen bir alışkanlık. Eskiye dair bırakamadığım tek şey. Utanıyor muyum eski kimliğimden? Zinhar! Çünkü bugün bu haldeysem, böyle düşünüyor, böyle yazıp çiziyor, böyle okuyabiliyorsam şiirleri, o günlerin bana kattıkları sayesindedir. Sen haklısın, en dibi görmeyen eksik kalır ama en diptesin diye orada kalmakta ısrar etmek boşuna. Sanat seni her daim kucaklar. Sanat bunun için var. Haydi al şiirlerini, gel dükkâna, birazdan dinleti başlayacak.