*Spoiler içerir.*
Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür.
Kitap bu söz ve Latincesi ile bizi karşılıyor. Hakan Günday'ın 2000 yılında yayınlanan bu kitabı isminden de anlaşılacağı üzere Kinyas ve Kayra adında iki karakterin başından geçenleri derin bir anlatım ve çeşitli aforizmalarla bize aktarmaktadır.
Başta çok Amerikanvari geliyor olsa da kitap ilerledikçe daha gerçekçi gelmeye başlıyor olaylar. Üç bölüm olarak yazılmış kitapta bölümler şöyle: Kinyas, Kayra ve Hayat, Kayra'nın yolu, Kinyas'ın yolu. Kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, bu yüzden de sürekli olarak kaçan ve illegal işler yapan ikili bize ilk defa Afrika'daki Fildişi Sahili'nin sahil kenti Abidjan'da görünüyorlar. Karakterlerin sürekli kendi kendilerine konuşmaları kitapta bir şizofreni havasına sebep oluyor. Ki beni kitaba çeken en büyük etken bu oldu. İkili Abidjan'da büyük bir uyuşturucu işi yaptıktan sonra bir transatlantikle Meksika'ya kaçmaya karar veriyorlar. Bu sırada Kinyas gemide sıtmaya yakalanıyor ve yaklaşık iki ay çok zor geçiriyor. Meksika'ya vardıktan iki gün sonra uyanan Kinyas yaklaşık 10 kilo veriyor.
Bundan sonra ikili deniz kıyısında bir villa ve BMW marka araba kiralıyorlar. Ve bu sırada yazara, yani Hakan Günday'a rastlıyorlar. Kurgu mu bilemiyorum fakat çok hoş bir ayrıntı bana göre. Kendisinin kartını alıyorlar Hakan Günday'ın. Paraları bitince de Amerikalı bir baba kızı soyarak haritada yeni bir yer seçmeye başlıyorlar. Ve Türkiye'yi seçiyorlar. Doğdukları ve 8 yıl önce terk ettikleri yere. İkisi de biliyor bunun çok büyük bir hata olduğunu ama çoktan yola çıkıyorlar İstanbul'a doğru. İkili burada Alp diye bir arkadaşlarını ziyaret edip eskiden yaşadıkları yere, Ankara'ya doğru yola çıkıyorlar. Ve en büyük hataları bu oluyor. Ankara'ya vardıktan sonra bir otele yerleşiyorlar. Ve Kinyas içindeki Kayra nefretinin farkına varıyor. Eşyalarını toplayıp Kayra'yı terk ediyor. Hikaye buradan sonra ikiye ayrılıyor. Kayra'nın yolu ve Kinyas'ın yolu.
Kayra, Kinyas kendisini terk ettikten sonra Afrika'ya geri dönüyor ve son bir iş yapıp kendi deyimiyle zihinsel ölümüne hazırlanıyor. Bu süreçte yaşadığı her şeyi yazıyor. Sonra Kinyas'ın yazdıkları da eline ulaşınca hepsini toplayıp birkaç ay kartını aldıkları Hakan Günday'a göndermeye karar veriyor. Sonra da zihnindeki her şey yavaş yavaş silinmeye başlıyor ve uykuya dalıyor. Bir nevi koma hali.
Kinyas, Kayra'yı terk ettikten sonra ailesinin yanına, eve dönmeye karar veriyor. Yavaş yavaş modern dünyaya adapte olmaya başlıyor. Ve eski hayatından yazarak kurtulmaya çalışıyor. İşe giriyor, düzenli bir ilişkisi oluyor. Giderek normalleşiyor. Bir süre sonra yazdıklarından kurtulmak istiyor ve hepsini kayraya gönderiyor.
Kitapta bahsedilen şarkılardan ve sanatçılardan oluşan bir çalma listesi de oluşturdum. Linki bırakıyorum.
https://open.spotify.com/playlist/0fZMzrVuBLdbNobyK7aIZB?si=Yjjf-P_0QXaAt9Qg1OTQSw
KİTAPTAN ALINTILAR
°Kendim defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum.
°Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun. Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberi olmayan bütün geri zekâlılar gibi.
°İnsan önce hayatta kalmış, sonra inanmış ve en son reddetmiştir.
°Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin. Ne kadar terk edersen o kadar ölürsün... Zihnin cehennemindir.
°Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını:
"Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
°Gönüllü yardım kuruluşları doyuruyordu belki birkaç yüz bin kişiyi, ama duyabiliyor muydu, karnını bayat ekmeklerle doldurduğu insanların haykırışlarını?
°Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunmadığı sıkıcı bir filmdi...
°Beni yüzüstü gömün. Çünkü yeterince gördüm!
°Yarın, bugünü yaşanılabilir hale getiriyordu. Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı! Lotonun çıkma ihtimalini, âşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük: yarın.
°Kafam, bir politikacıdan il olma sözü alacak kadar kalabalıktı.
°Ben Kayra, yaşayan en karmaşık ruhum.
Kayra Neşad
2020-11-10T00:15:44+03:00Dediğim gibi, Kinyas haklı benim nezdimde de. Ki benim de karakterim açısından çok önemli bir kitap zaten. Sana da hak veriyorum, bir çoğumuz Kinyas'ın yolunu seçecektir. Yorumlarınız için de ayrıca teşekkür ederim :)
Sefa Demir
2020-11-10T00:10:29+03:00Ölümümüz elbette Kinyas gibi olacaktır. O kadar yaşama dair beylik laflar edecek, laflardan ziyade eyleme geçecek cesaret herkesde sorgulanır. Mevzu duygusal, ilişkisel hatta yaşamsal bağlamda en diplerde süzülen birinin sanki yaşadıkları bir anlam ifade etmemiş veya arkada hiçbir gözü kalmamış gibi hayatını standartlaştırmasında. Sonradan yaşadığı hayatı bile belki de ekstrem görebiliriz. Çünkü, şunu kabul edelim yaşamlarımız hiçbir zaman Kinyas veya Kayra gibi dalgalanmayacak. Kinyas için konuşmak gerekirse, geçmişini veya geçmiş düşüncelerini çok ani bir şekilde yıkıp, "her şey var." algısına bürünmesi beni şaşırtan, hayal kırıklığına iten ve ayıpladığım taraf.
Kayra Neşad
2020-11-09T23:01:56+03:00Ben teşekkür ederim ikinize de. Sefa hocam dediğinize katılıyorum. Sanki kinyas Hakan Günday'ın kendine bir ayıbı gibi. Bir miktar da öfkeliyim kendisine. Anlatabiliyorum nedenlerini ama Kayra'yı geride bırakmasını affedemiyorum.
Şimâl Doğançay
2020-11-09T22:53:39+03:00"Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin. Ne kadar terk edersen o kadar ölürsün..."
Bu cümleyi okuduğumda sürekli uzaklaşma ihtiyacımın mütemadiyen kendimi düşürdüğüm o yalnızlık çukuruyla sarsılmaz bağını sorgulamaya başlamıştım. Severek okuduğum bir kitaptı, hatırlamak iyi geldi. Teşekkürler.
Sefa Demir
2020-11-09T22:41:38+03:00Yıl 2015. Yer Bursa. Üniversitenin ilk senesi, bir nevi kayboluşun hissedildiği her şeyin içimde filizlendiği unutulmayacak yıl. Kitapçıya gidiyorum, okul notlarının da satıldığı. İlk Matematik notlarını alıyorum. Sonra gözüm daha önce hiç karşılaşmadığım bir yazarın kitaplarına ilişiyor. Kapağın arkasında siyah beyaz yazarın fotoğrafı tam okuyucusunun gözlerine bakar halde, altında Yeraltı Edebiyatı yazısı. Kitapçıda çalışan ve Sanat Tarihi okuyan biri gelip kitap hakkında bilgiler veriyor. Pek kulak asmıyorum aslında benim için oyalanacak bir şeyler olsun yeter. Kitap bir solukta okunuyor. Sınavlar zerre umrumda değil, tek derdim beş dakika da olsa Kinyas ve Kayra'yı okumak. Kitap bitiyor. Cümlelerin altları çizili içinde sayfalarca kendi notlarım birikmiş. Ben bu kitapla hiçbir zaman kapanmayacak bir yara açmışım ruhta. Öyle bir kitaptır benim için. Eline sağlık beni o Bursa soğuğuna, kitapçıya, uykusuz gecelere, sorgulamalara, bir cümle veya bir diyalog üzerine saatlerce düşünmeye zorlayan günlere geri götürdü. Yazmadan da duramadım :)