kırmızı giyen, küçük adımlarla yürüyen kızın uzun bir yolculuk hikayesinden bahsetmişti bir adam:
“çok dikkat çekiyordu, adımları büyüdükçe yaklaşan bir tehlike gibiydi,
arası tüm renklerle iyiydi ama o kırmızıyı severdi.
yolculuğunda bakışlarını bir kere bile kaçırmadı ona eşlik eden kuşlardan.
gökyüzüne bakmak istediğinde yağmur yağardı.
ayağına takılan taşları da göremezdi bu yüzden.
bir adım sonrasını hesap ederken hep nabzını tutardı.
uykuyla uyanıklık arasında geçerdi köprülerden.
geride bıraktığı adımları da hatırlardı ama hafıza sisteminde de tutmazdı.
kırmızı giyen küçük adımlarla yürüyen kızın uzun bir yolculuk hikayesiydi işte bu.
susmayı kendine görev edinmiş gibi içine konuştuklarını da dinlemezdi.
yol uzamaz, bir o kadar da yakınlaşmazdı.
bir gün bir adaya varıp orada biraz dinlendi diye duyumsadım. denize döktü tüm sustuklarını orada. deniz, tüm susuşlarını bağışlayıp ona büyük adımlar bahsetti,
susuşların ödüllendirilişi... büyük adımlarla mükâfatlandırılmıştı.
yolculuğunda bakışlarını bir kere bile kaçırmadı
ona eşlik eden kuşlardan.”
kırmızı giyen büyük adımlarla yürüyen kızın uzun bir yolculuk hikayesi…