Başlık aslında bağlamı tam aktaramıyor ama anlatmak istediğime de yakın.
Burada eleştirinin kapısını aralamamız elzem. Neden Türk sineması dialoglarıyla gündelik yaşamın içinde kaybolmuş giden gerçeği yakalayamıyor'u tartışmaya çalışacağım.
Hani toplumun en sahici insanları o münzevi yaşamalarıyla kendilerini görünmez kılar ya. Bir bankta otururken veya kütüphanede bir sigara molasında denk gelip iki kelam eder de bir hazineyle tanışmış olmanın şaşkınlığı ve sevinciyle ödüllendirilirseniz varlıklarından haberdar olabilirsiniz ancak.
Sinema bence o insanı aramalı. O insanın söylemediklerini, söylemekten imtina ettiklerini söylemeli bizlere. Kış Uykusu'nda Demet Akbağ ve Haluk Bilginer'in o dialogunu hatırlarsınız. Ne kadar sahiciydi. İzleyicisine:
-bak burası önemli burayı can kulağı ile dinle, demeden her bir kelimesi yankılandı irdelenmek üzre dimağlarda. Siz de uzun sürmesini istediniz değil mi o dialogun? Saatlerce konuşsalar dinlerdim dediniz mi?
Sinemamızın İran sinemasından hikaye öğrenmesine, senaryolar devşirmesine ihtiyacı yok. Anadolu hala bakir hikayelerle dolu. Ancak bizim dil, üslup, aktarma ve sıradan olanı sıradanlığına halel getirmeden anlatma sorunumuz var.
NBC başlıktaki tartışmada Demet Akdağ'a kendini ifade etmeye ve tam olarak nasıl bir konuşma biçemi oluşturması gerektiğini anlatmaya çalışırken "gökten düşen göktaşı gibi" bir tabir kullanıyor. Abartıdan uzak, kendinden emin ama kendini de satmayan kısacası izleyicisine bak bu mesaj sana demeden o kaygıdan sıyrılabilen bir sahicilik istiyor.
Türk sineması güçlü dialoglardan yoksun filmlerden nasıl kurtulabilir sorusunun da cevabı bu.
Hani Haluk Bilginer'in sıkılganlığı, verimsizliği aşmanın ancak çalışmak, çaba üzere olmakla mümkün olabileceği fikrine karşılık Demet Akbağ'ın düşünsel eylem vurgusu ve Haluk Bilginer'in üstlendiği karakterin düşünüyorum yani kinayesi birçok izleyicinin zihninin her bir köşesinde yankılanabildiyse o sahicilikle mümkün olabildi bu. Bu ikircikli sahne bize düşünme ve eylem üzere olmaya dair sanırım bazı sorular devşirebilmemizi sağladı.
Filmden geriye kalan... Sinemamızın sahici dialoglara ihtiyacı en az onu aktarabilecek oyuncular kadar fazla. Daha az değil.
Bu arada başlıktaki tartışmaya dair videoyu da şuraya iliştireyim: