Ölümle cebelleşmek... Görünenin ardında kendin ile bir savaş vermek... İçindeki öteki senler ve sana ait olamayan öteki hisler... Vesveseye benzeyen fısıltılar ve şeytanınkini andıran aynadaki silik ve soğuk suratlar... Her birinin ben olduğunu bilmek ve her birinin benden bir parça ile hayatına devam ettiğini hissetmek... Arzularımı, isteklerimi, hayasız yakarışlarımı ve günah kabul edilen her davranışımı benden başka bir bene yükleyebilmek... Kimseye danışmadan diğer ruhları hapsetmek ve hıncahınç öfke ile dolduğunda, azgın köpekler gibi zincirlerini kemiren diğer senleri kurbanlarının üstüne salıvermek... Öfkeni, sevincini, hüznünü, kırgınlığını ve içinde tıkalı kalmış vahşi cinsellik hazzını, kendi içindeki hiç var olmayan duygu tüccarlarına adaletsizce satmak... Nasıl ki gökten yağmur mahlukatın üstüne yağar ve yeryüzündeki her şey tarafından son damlasına kadar kapışılır ya; işte öyle canla başla çullanırlar benim duygularımın üzerine ve kenarlarına çekilirler sinsice. Bazen yolda yürürken her halinden aptal olduğu belli olan bir adam görürüm ve onun aptallığı dolayısıyla dünyaya bir faydası olmayacağını bilerek onu hayallerimde masumca öldürürüm. İşte o zaman nefret çıkar ortaya ve diğer herkesi itiverir karanlığa. Şahlanır ve avına atılan bir kaplan çevikliğinde adama atılıp onu cezalandırır. Soluk borusunu kavrarım ve nabzının nasıl hızlandığını atardamardan aldığım ufak bir çarpıntı ile anlarım. Ve ardından yaptığı her aptallık için yüzüne bir yumruk indirmeye başlarım. Her vurduğumda içimdeki katil benin aslında ne kadar da haz düşkünü olduğunu anlarım. Ama durum asla böyle kalmaz ve bir süre sonra o aptal adamı yumruklarken gülmeye başlarım. Çünkü ruhum aniden değişiverir, yumruklarım öfkemi atmaz ama mutlu olmam için bir şans verir. Adamın üzerinden çekildiğimde gördüğüm kanlı manzara bana komik gelir. Ve belki de beş dakika sonra korkunç... Ruhum sabit kalmıyor ve her zaman için asla tekdüze olamıyor. İnanın ki bu bana kafayı yediriyor. Asla yalnız kalamıyorum ve ne yaparsam yapayım asla mutlu olduğum anlarda üzüntüden ağlamadan duramıyorum. Bedenim bu hareketli ve değişken ruha nasıl ayak uyduruyor bilmiyorum. Hoş bir kadınla flörtleşirken aşk ve cinsel bir istek duyamıyorum. Sadece ruhunu ruhumdan bir parça yapmak, içimdeki tüm ağırlığı ona boşaltıp biraz rahatlamak ve bir sürü benin arasından sıyrılıp başka bir kişi ile dertleşip onun isteklerine bürünmek istiyorum. Geceleri yatarken kişilerim arasında gidip gelip yatağımda yalnız başıma öfke nöbetleri geçirmek istemiyorum. Evet, biliyorum ki ben sanatımı böyle icra ediyorum ve dünyadaki hiç kimse ve hiçbir varlık beni önemsemezken ben onlara sığınıyor, öfkemi onlarla atıyor ve üzüntümü onlara bürünüp bir gözyaşı veya bir sert küfür ile dışarıya aktarıyorum. Lanet olsun ki ben buyum ve ruhum için için yanıp bizler bu bedeni paylaşmaya devam ettikçe de bu olmaya devam ediyorum.